Tasavvuf Türk toplumunda geniş halk kitleleri arasında derin alâka ve heyecan uyandıran bir inanç, fikir, irfan cereyanı ve aşk hadisesidir.
Orta Asya'da Ahmet Yesevi ile başlayan tarikat ekolü ve hikmet geleneği; dini, ahlaki, sosyal, hukuki, edebi, birlik ve beraberliği ihtiva eden konular üzerinde yoğunlaşmıştır. Ahmet Yesevi'den sonra yazılan eserler adeta Ahmet Yesevi geleneğini sürdürmüşlerdir. Bunun ilk örneği Süleyman Hakim Ata'nın Bakırgan Kitabı'nda görülebilir. Anadolu'da tekkelerin ve çeşitli tarikat kollarının kurulup yayılmasıyla dini-tasavvufi Türk edebiyatı da gelişmesini aynı şekilde sürdürmüştür. Anadolu'da tarikat şairleri vasıtasıyla zengin ve kuvvetli bir dini-tasavvufi Türk edebiyatı oluşmuştur. Prof. Güzel'in bu çalışması derli toplu ve sahasında ilk eserdir.
Dini-Tasavvufi Türk edebiyatının en önemli konularından biri; tasavvuf ve tasavvufi eserlerdir. Türkler arasında, İslamiyetin kabulünü meteakip tasavvuf cereyanı gelişmeye başladıktan sonra, elbette bunun edebiyat sahasında tesirini göstermesi tabiiidir. Nitekim öyle de olmuştur. Bilindiği gibi tasavvuf, Türkler arasında geniş halk kitleleri arasında derin alaka ve heyecan uyandıran bir inanç,bir fikir ve irfan cereyanı ve aşık hadisesidir.
Orta Asya'da Ahmed Yesevi ile başlayan Tarikat ekolü ve Hikmet geleneği; dini, ahlaki, sosyal, hukuki, edebi,birlik ve beraberliği ihtiva eden konular üzerinde yoğunlaşmıştır. Ahmed Yesevi'den sonra, yazılan eserler adeta Ahmed Yesevi geleneği sürdürmüşlerdir. Bunun ilk örneği Süleyman Hakim Ata'nın Bakırgan Kitabı'nda görüyoruz.
Ahmed Yesevi'nin vefatındansonra Orta Asya'dan Anadolu'ya gelen derviş mutasavvıf Türkler, ilk iş olarak Anadolu'da bu fikri faaliyetlerini devam ettirmişlerdir. Tasavvufun Anadolu'da bu fikri faaliyetlerini devam ettirmişlerdir. Tasavvufun Anadolu'da kısa zamanda yayılması, Yesevi tarikatının Anadolu'da Halk Eğitim-Öğretim Merkezleri olan tekkelerin kurulmasına ve bu tekkelerin çeşitli kollarının da, fethedilen her vatan coğrafyasına ulaştırılmasında büyük rolü olmuştur.
Anadolu'da tekkelerin ve çeşitli tarikat kollarının kurulup gelişmesiyle dini tasavvufi Türk edebiyatı da aynı şekilde gelişmiştir.
Tekkelerde yetişen bu şairler; kalabalık halk topluluklarına sade ve güzel bir Türkçe ile şiir ve ilahiler söylemeye başladılar. Böylece Anadolu'da tarikat şairleri vasıtasıyla zengin ve kuvvetli bir dini-tasavvufi Türk edebiyatı doğmuş oldu.
Bu edebiyatın Orta Asya'da kurucusu, Ahmed Yesevi olduğu gibi; Anadolu sahasında da kurucusu Yunus Emre olmuştur. ancak bu sahada eserler veren; Mevlana Cellaleddin-i Rumi, Hacı Bektaş Veli, Ahmet Fakih, Sultan Veled, Şeyyad Hamza, Aşık Paşa, Kaygusuz Abdal, Said Emre, Gülşehri, Hacı Bayram Veli, Akşemseddin, Süleyman Çelebi...vb. gibi mutasavvıf veli şairler, aynı zamanda bu ekolun temelini ve devamını da oluşturuyorlardır.
Tasavvuf Türk toplumunda geniş halk kitleleri arasında derin alâka ve heyecan uyandıran bir inanç, fikir, irfan cereyanı ve aşk hadisesidir.
Orta Asya'da Ahmet Yesevi ile başlayan tarikat ekolü ve hikmet geleneği; dini, ahlaki, sosyal, hukuki, edebi, birlik ve beraberliği ihtiva eden konular üzerinde yoğunlaşmıştır. Ahmet Yesevi'den sonra yazılan eserler adeta Ahmet Yesevi geleneğini sürdürmüşlerdir. Bunun ilk örneği Süleyman Hakim Ata'nın Bakırgan Kitabı'nda görülebilir. Anadolu'da tekkelerin ve çeşitli tarikat kollarının kurulup yayılmasıyla dini-tasavvufi Türk edebiyatı da gelişmesini aynı şekilde sürdürmüştür. Anadolu'da tarikat şairleri vasıtasıyla zengin ve kuvvetli bir dini-tasavvufi Türk edebiyatı oluşmuştur. Prof. Güzel'in bu çalışması derli toplu ve sahasında ilk eserdir.
Dini-Tasavvufi Türk edebiyatının en önemli konularından biri; tasavvuf ve tasavvufi eserlerdir. Türkler arasında, İslamiyetin kabulünü meteakip tasavvuf cereyanı gelişmeye başladıktan sonra, elbette bunun edebiyat sahasında tesirini göstermesi tabiiidir. Nitekim öyle de olmuştur. Bilindiği gibi tasavvuf, Türkler arasında geniş halk kitleleri arasında derin alaka ve heyecan uyandıran bir inanç,bir fikir ve irfan cereyanı ve aşık hadisesidir.
Orta Asya'da Ahmed Yesevi ile başlayan Tarikat ekolü ve Hikmet geleneği; dini, ahlaki, sosyal, hukuki, edebi,birlik ve beraberliği ihtiva eden konular üzerinde yoğunlaşmıştır. Ahmed Yesevi'den sonra, yazılan eserler adeta Ahmed Yesevi geleneği sürdürmüşlerdir. Bunun ilk örneği Süleyman Hakim Ata'nın Bakırgan Kitabı'nda görüyoruz.
Ahmed Yesevi'nin vefatındansonra Orta Asya'dan Anadolu'ya gelen derviş mutasavvıf Türkler, ilk iş olarak Anadolu'da bu fikri faaliyetlerini devam ettirmişlerdir. Tasavvufun Anadolu'da bu fikri faaliyetlerini devam ettirmişlerdir. Tasavvufun Anadolu'da kısa zamanda yayılması, Yesevi tarikatının Anadolu'da Halk Eğitim-Öğretim Merkezleri olan tekkelerin kurulmasına ve bu tekkelerin çeşitli kollarının da, fethedilen her vatan coğrafyasına ulaştırılmasında büyük rolü olmuştur.
Anadolu'da tekkelerin ve çeşitli tarikat kollarının kurulup gelişmesiyle dini tasavvufi Türk edebiyatı da aynı şekilde gelişmiştir.
Tekkelerde yetişen bu şairler; kalabalık halk topluluklarına sade ve güzel bir Türkçe ile şiir ve ilahiler söylemeye başladılar. Böylece Anadolu'da tarikat şairleri vasıtasıyla zengin ve kuvvetli bir dini-tasavvufi Türk edebiyatı doğmuş oldu.
Bu edebiyatın Orta Asya'da kurucusu, Ahmed Yesevi olduğu gibi; Anadolu sahasında da kurucusu Yunus Emre olmuştur. ancak bu sahada eserler veren; Mevlana Cellaleddin-i Rumi, Hacı Bektaş Veli, Ahmet Fakih, Sultan Veled, Şeyyad Hamza, Aşık Paşa, Kaygusuz Abdal, Said Emre, Gülşehri, Hacı Bayram Veli, Akşemseddin, Süleyman Çelebi...vb. gibi mutasavvıf veli şairler, aynı zamanda bu ekolun temelini ve devamını da oluşturuyorlardır.