Kültür, insanoğlunun gündelik yaşamının bir parçası olarak tarihsel süreç içerisinde oluşturduğu, geliştirdiği ve zamanla değiştirip dönüştürdüğü maddi ve manevi olan her şeyidir. Bu kapsamda; toplum üyelerinin giyim kuşamla- rından yeme-içme davranışlarına, barınma ve yerleşim düzeninden dinsel inanış ve ritüellerine, toplumdaki örgütlenme biçimlerinden anlamlandırdığı ideolojilerine kadar birçok şey toplumları, daha açık bir ifadeyle kültürleri yansıtan gerçekliğin birer parçasını oluşturmaktadır. Kültür, insanın yaşamına yönelik somut ve somut olmayan tüm yönleri kapsamaktadır ve tarihsel açıdan geçmişten gelen kökleri barındırmaktadır. Taşınabilir ve taşınamaz kültürel değerler (resimler, el yazmaları, aletler, takılar, mimari eserler, kentsel mimari vb.) kültürün somut boyutunu oluştururken; el sanatları, doğa ve evren ile ilgili uygulamalar, toplumsal kutlamalar ve ritüeller, sözlü gelenekler, gösteri sanatları vb. kültürün somut olmayan boyutunu oluşturmaktadır.
Kültürel kalıntılar olarak görülen gelenekler; bir toplumda geçmişten bugüne süregelen kültürel ögelerin bütününü kapsamaktadır. Kavramsal açıdan gelenek; toplum üyelerince saygı duyulan, yaptırım gücü bulunan, eski ile özdeşleşen, kuşaktan kuşağa aktarılan alışkanlıklar, bilgiler, töreler ve davranışlardır (Hancıoğlu, 2016). Toplumların geleneklerden bağımsız olarak yaşamayacağı bilinen bir gerçektir. Kültürün temel yapı taşlarından biri olan gelenekler; yemek, giyim-kuşam, aile ilişkileri, doğum-düğün-ölüm dönümlerindeki uygulamalar gibi birçok alanda varlığını göstermektedir.