Bu medeniyetin adı Türk İslâm medeniyetidir. Özellikle 18. asır sonlarından itibaren yaşadığımız coğrafyada değişmeye başlayan siyasi, sosyal, ilmi ve edebi anlayışlar ister istemez Batı dünyası ile yüzyüze gelmenin doğal sonuçları olarak görülebilir ve öylece değerlendirilebilir.
Herhalde Batı âlemine ilginin veya Batı karşısında bu yeni durum alışın birçok alanda yansımaları olacaktı. Bunlardan bizim için öncelikli olanı elbette kültür, sanat, edebiyat sahasındaki değişim ve dönüşümün neleri içine aldığı meselesidir. Bir yanda yaklaşık 6-7 asırdanberi sürüp gelen bir Klâsik edebiyat geleneği; bir yanda Batı dünyasına entegre olma niyetiyle ortaya çıkmış siyâsî anlayışlar ve elbete buna bağlı olarak edebî kültürel eğilimler var. Ama ne yazık ki bu geçiş döneminde yapılan bir dizi yanlışlık da var. Örneğin, yeni inanış ve düşüncelerin, anlayışların topluma kabul etirilmesi için "eski" adına ne varsa her şeyin gözardı edilmesi, unuturulması, karalanması, ötelenmesi mi gerekirdi acaba?
"Eski" dediğimiz bu sürecin kronolojik olarak daha da öncesindekiler bile bu milletin sanatkarları tarafından tarih sahnesine çıkarılmışken bir "dönem"i ısrarla bu milletin hayatından ve hafızalarından çıkarmaya çalışmak nasıl ve ne ile izah edilecektir?
Bu medeniyetin adı Türk İslâm medeniyetidir. Özellikle 18. asır sonlarından itibaren yaşadığımız coğrafyada değişmeye başlayan siyasi, sosyal, ilmi ve edebi anlayışlar ister istemez Batı dünyası ile yüzyüze gelmenin doğal sonuçları olarak görülebilir ve öylece değerlendirilebilir.
Herhalde Batı âlemine ilginin veya Batı karşısında bu yeni durum alışın birçok alanda yansımaları olacaktı. Bunlardan bizim için öncelikli olanı elbette kültür, sanat, edebiyat sahasındaki değişim ve dönüşümün neleri içine aldığı meselesidir. Bir yanda yaklaşık 6-7 asırdanberi sürüp gelen bir Klâsik edebiyat geleneği; bir yanda Batı dünyasına entegre olma niyetiyle ortaya çıkmış siyâsî anlayışlar ve elbete buna bağlı olarak edebî kültürel eğilimler var. Ama ne yazık ki bu geçiş döneminde yapılan bir dizi yanlışlık da var. Örneğin, yeni inanış ve düşüncelerin, anlayışların topluma kabul etirilmesi için "eski" adına ne varsa her şeyin gözardı edilmesi, unuturulması, karalanması, ötelenmesi mi gerekirdi acaba?
"Eski" dediğimiz bu sürecin kronolojik olarak daha da öncesindekiler bile bu milletin sanatkarları tarafından tarih sahnesine çıkarılmışken bir "dönem"i ısrarla bu milletin hayatından ve hafızalarından çıkarmaya çalışmak nasıl ve ne ile izah edilecektir?