#smrgKİTABEVİ Divan Yolu'ndan Pera'ya Selametle Modern Türk Şiirine Doğru -
Dîvan Yolu'ndan Pera'ya Selâmetle klasik Osmanlı şiirinden yeni Türk şiirine geçiş sürecini bütün unsurlarıyla gözler önüne seren kapsamlı bir çalışma. Edebiyatımızın geçmişine ve bugününe yepyeni kavrayışlar getiren, yorumlar ve yöntemler öneren değerli bir başvuru kaynağı. M. Kayahan Özgül, Modern ve Klâsik kavramlarının edebî çerçevesini kurarken evrensel kıstaslara ve yöntemlere başvuruyor; birbirinden ilginç örneklerle Türk edebiyatı tarihçiliğini çepeçevre kuşatan bir eleştiri silsilesi ortaya koyuyor.
M. Kayahan Özgül kitabının sunuşunda şunları dile getiriyor:
Şiir uzun ve serüvenli bir yolculuktur; lâkin, bazen yolculuk olduğu farkedilmez, bazen de ne kadar uzun sürdüğü... Kimi zaman maceraları anlaşılmaz, kimi zaman da varılmak istenen menzile ulaşıldığı... Klâsik Osmanlı şiirinin sergüzeşti, Topkapı Sarayı'nın cümle kapısı önünden başlar. Dîvanyolu'ndan âheste-beste bir yürüyüşle Haliç'e kadar gelişi üç asrı bulan şiir, Azapkapısı kıyılarında şöyle bir soluklanır. Karşıya geçmek için üççifte kayık aramakla oyalanırken cisr-i cedid de tamamlanıvermiştir. Dört asır boyu Pera'ya çıkmak ihtiyacı duymayan Osmanlı, artık oraya ulaşımın en kolay yolunu aramakta ise, şiirin de bu kestirme yolları kullanma hakkı kendiliğinden doğmuş demektir.
Elinizdeki kitap, işte bu cevelânın iki menzil arasını anlatıyor. Yolculuğunu Haliç sahillerinden aktarmaya başladığı şiiri, Unkapanı yokuşunu kan-ter içinde tırmanırken yalnız bırakacak. “Koca bir seyahatin ne de küçük parçası!” demeyin; zîrâ, şiirin bu iki nokta arasını katetmesi bile iki asrı buldu ve şu koca kitabı doldurdu. Ötesini varın siz düşünün.
Dîvan Yolu'ndan Pera'ya Selâmetle klasik Osmanlı şiirinden yeni Türk şiirine geçiş sürecini bütün unsurlarıyla gözler önüne seren kapsamlı bir çalışma. Edebiyatımızın geçmişine ve bugününe yepyeni kavrayışlar getiren, yorumlar ve yöntemler öneren değerli bir başvuru kaynağı. M. Kayahan Özgül, Modern ve Klâsik kavramlarının edebî çerçevesini kurarken evrensel kıstaslara ve yöntemlere başvuruyor; birbirinden ilginç örneklerle Türk edebiyatı tarihçiliğini çepeçevre kuşatan bir eleştiri silsilesi ortaya koyuyor.
M. Kayahan Özgül kitabının sunuşunda şunları dile getiriyor:
Şiir uzun ve serüvenli bir yolculuktur; lâkin, bazen yolculuk olduğu farkedilmez, bazen de ne kadar uzun sürdüğü... Kimi zaman maceraları anlaşılmaz, kimi zaman da varılmak istenen menzile ulaşıldığı... Klâsik Osmanlı şiirinin sergüzeşti, Topkapı Sarayı'nın cümle kapısı önünden başlar. Dîvanyolu'ndan âheste-beste bir yürüyüşle Haliç'e kadar gelişi üç asrı bulan şiir, Azapkapısı kıyılarında şöyle bir soluklanır. Karşıya geçmek için üççifte kayık aramakla oyalanırken cisr-i cedid de tamamlanıvermiştir. Dört asır boyu Pera'ya çıkmak ihtiyacı duymayan Osmanlı, artık oraya ulaşımın en kolay yolunu aramakta ise, şiirin de bu kestirme yolları kullanma hakkı kendiliğinden doğmuş demektir.
Elinizdeki kitap, işte bu cevelânın iki menzil arasını anlatıyor. Yolculuğunu Haliç sahillerinden aktarmaya başladığı şiiri, Unkapanı yokuşunu kan-ter içinde tırmanırken yalnız bırakacak. “Koca bir seyahatin ne de küçük parçası!” demeyin; zîrâ, şiirin bu iki nokta arasını katetmesi bile iki asrı buldu ve şu koca kitabı doldurdu. Ötesini varın siz düşünün.