#smrgKİTABEVİ Diyalektik İmgelem: Frankfurt Okulu'nun Tarihi ve Çalışmaları 1923 - 1950 - 2014

Kondisyon:
Yeni
Basıldığı Matbaa:
Kayhan Matbaacılık
Dizi Adı:
Ağır 35
ISBN-10:
9789755399454
Kargoya Teslim Süresi:
3&6
Stok Kodu:
1199170633
Boyut:
14x22
Sayfa Sayısı:
464 s.
Basım Yeri:
İstanbul
Baskı:
1
Basım Tarihi:
2014
Çeviren:
Sevgi Doğan
Kapak Türü:
Karton Kapak
Kağıt Türü:
3. Hamur
Dili:
Türkçe
Orijinal Adı:
Dialectical Imagination
Kategori:
indirimli
252,00
Havale/EFT ile: 244,44
Bu üründen 1 adet satın alınmıştır.
Siparişiniz 3&6 iş günü arasında kargoda
1199170633
556757
Diyalektik İmgelem: Frankfurt Okulu'nun Tarihi ve Çalışmaları 1923 - 1950 -        2014
Diyalektik İmgelem: Frankfurt Okulu'nun Tarihi ve Çalışmaları 1923 - 1950 - 2014 #smrgKİTABEVİ
252.00
Karanlık ile aydınlık arasındaki savaş, insan denilen varlık var olduğu sürece devam edecektir. Karanlığa rağmen varolma çabaları ise, aydınlığa duyulan inanç ve umutla başarıya ulaşır. Institut für Sozialforschung [Toplumsal Araştırmalar Enstitüsü], bilinen adıyla Frankfurt Okulu, karanlık bir çağa girilmeden ortaya çıkmış ve karanlık çağın içerisinde varlığını, teorik çalışmalarıyla ayakta tutmayı başarabilmiştir. Enstitü, kendinden önceki sistemleri, filozofları, felsefi gelenekleri ve teorileri eleştirmek suretiyle ilerleyen, Hegelci ve Marksist kökenlerine bağlı kalarak diyalektik bir yöntem sunan Eleştirel Teori'yi geliştirmiştir. Döneminin sorunlarına duyarsız kalmamış, felsefeden sanata, edebiyata, sosyolojiye ve ekonomiye kadar faklı alanlarda disiplinler arası araştırmalar yapmıştır. Marksizmi psikanalizle bütünleştirmek suretiyle dönemin “otorite” anlayışını ve “otoriter” kişilik tiplerini analiz etmiş ve böylece o zamana göre radikal olarak nitelendirilebilecek bir çalışma ortaya koymuştur. Horkheimer, Adorno, Marcuse ve Enstitü'nün bir türlü üyesi olamayan ama çalışmalarıyla katkı sunan Benjamin gibi Enstitü'ye mal olmuş isimlerin yanı sıra, Lukács, Gramsci, Bloch, Sartre, Merleau-Ponty gibi öznelciler, kariyerlerinin ilk yıllarında Enstitü'nün çalışmalarında etkili olmuştur. Eleştirel bir yolla ilerleyen Enstitü, yirminci yüzyıl felsefelerini eleştirmiş, varoluş felsefesinden yaşam felsefesine, fenomenolojiye kadar birçok felsefi alana el atmıştır.

Bilimsel ve akademik araştırmaların merkezi olması gereken üniversitelerin, gittikçe bu hedeflerin dışına çıktığı bir çağda, Enstitü üzerine derin tarihsel ve teorik bir inceleme sunan bu çalışma, bilhassa sosyal bilimler alanındaki araştırmaların ideal yapısını gözler önüne seriyor. Ekonomik anlamda bağımsız bir yapıya sahip olan Enstitü, Marksizmin yeniden yorumlanması ve eleştirilmesiyle, disiplinler arası araştırmalarla, toplum ve kültür eleştirileriyle, aslında üniversitelerin nasıl olması gerektiğini gösteriyor bize.

Elinizdeki bu çalışma diyalektik imgelerle dolu bir serüveni bütünlüklü tarihsel ve felsefi bir tarzda açıklayarak, Enstitü'nün çalışmalarına gerçek değerini bir nebze de olsa verme çabasındadır. Avrupa'dan Atlantik'in öte tarafına kadar uzanan Eleştirel Teori, gücünü hâlâ eleştirel bir teoriye duyduğumuz ihtiyaçtan ve bize öğreteceği daha çok şeyin olduğunu gösteren tarihinden almaktadır.

Karanlık ile aydınlık arasındaki savaş, insan denilen varlık var olduğu sürece devam edecektir. Karanlığa rağmen varolma çabaları ise, aydınlığa duyulan inanç ve umutla başarıya ulaşır. Institut für Sozialforschung [Toplumsal Araştırmalar Enstitüsü], bilinen adıyla Frankfurt Okulu, karanlık bir çağa girilmeden ortaya çıkmış ve karanlık çağın içerisinde varlığını, teorik çalışmalarıyla ayakta tutmayı başarabilmiştir. Enstitü, kendinden önceki sistemleri, filozofları, felsefi gelenekleri ve teorileri eleştirmek suretiyle ilerleyen, Hegelci ve Marksist kökenlerine bağlı kalarak diyalektik bir yöntem sunan Eleştirel Teori'yi geliştirmiştir. Döneminin sorunlarına duyarsız kalmamış, felsefeden sanata, edebiyata, sosyolojiye ve ekonomiye kadar faklı alanlarda disiplinler arası araştırmalar yapmıştır. Marksizmi psikanalizle bütünleştirmek suretiyle dönemin “otorite” anlayışını ve “otoriter” kişilik tiplerini analiz etmiş ve böylece o zamana göre radikal olarak nitelendirilebilecek bir çalışma ortaya koymuştur. Horkheimer, Adorno, Marcuse ve Enstitü'nün bir türlü üyesi olamayan ama çalışmalarıyla katkı sunan Benjamin gibi Enstitü'ye mal olmuş isimlerin yanı sıra, Lukács, Gramsci, Bloch, Sartre, Merleau-Ponty gibi öznelciler, kariyerlerinin ilk yıllarında Enstitü'nün çalışmalarında etkili olmuştur. Eleştirel bir yolla ilerleyen Enstitü, yirminci yüzyıl felsefelerini eleştirmiş, varoluş felsefesinden yaşam felsefesine, fenomenolojiye kadar birçok felsefi alana el atmıştır.

Bilimsel ve akademik araştırmaların merkezi olması gereken üniversitelerin, gittikçe bu hedeflerin dışına çıktığı bir çağda, Enstitü üzerine derin tarihsel ve teorik bir inceleme sunan bu çalışma, bilhassa sosyal bilimler alanındaki araştırmaların ideal yapısını gözler önüne seriyor. Ekonomik anlamda bağımsız bir yapıya sahip olan Enstitü, Marksizmin yeniden yorumlanması ve eleştirilmesiyle, disiplinler arası araştırmalarla, toplum ve kültür eleştirileriyle, aslında üniversitelerin nasıl olması gerektiğini gösteriyor bize.

Elinizdeki bu çalışma diyalektik imgelerle dolu bir serüveni bütünlüklü tarihsel ve felsefi bir tarzda açıklayarak, Enstitü'nün çalışmalarına gerçek değerini bir nebze de olsa verme çabasındadır. Avrupa'dan Atlantik'in öte tarafına kadar uzanan Eleştirel Teori, gücünü hâlâ eleştirel bir teoriye duyduğumuz ihtiyaçtan ve bize öğreteceği daha çok şeyin olduğunu gösteren tarihinden almaktadır.

Yorum yaz
Bu kitabı henüz kimse eleştirmemiş.
Kapat