#smrgSAHAF Dosdoğru Günlük - 1995

Basıldığı Matbaa:
Şefik Matbaası
Dizi Adı:
Edebiyat Dizisi
ISBN-10:
9753633556
Kargoya Teslim Süresi:
1&3
Hazırlayan:
Meltem Vardar - Levent Yılmaz
Stok Kodu:
1199000828
Boyut:
14x21
Sayfa Sayısı:
120 s.
Basım Yeri:
İstanbul
Baskı:
1
Basım Tarihi:
1995
Kapak Türü:
Karton Kapak
Kağıt Türü:
3. Hamur
Dili:
Türkçe
Kategori:
0,00
1199000828
386993
Dosdoğru Günlük -        1995
Dosdoğru Günlük - 1995 #smrgSAHAF
0.00
Sait Faik'in yakın arkadaşı ve doktoru, Kafka'vari (ama kendine has kalarak ) hikayeler yazan iki kitaplı bir yazar mı? Sahi, kimdi Tanpınar'ın “Doktor Fikret”i? Bir dansör mü? Dünya kibarı bir marjinal mi? Mavi Melek filmindeki profesör mü? Kıyıda kalmış bir ressam mı...?
İşte, bu her anlamda Dosdoğru Günlük, Fikret Ürgüp'ün kim olduğunu ( ya da kim olmadığını ) bir nebze olsun gözler önüne seriyor.
Bazı ölüler geri dönerler.

Fikret Ürgüp: Edebiyatımızın en tuhaf adlarından biri. Ahmet Oktay'ın "Siyah Karedeki Dansör"ü, Ece Ayhan'ın "Marjinal''i, Tanpınar'ın "Doktor Fikret"i, Fikret Ürgüp macerasının bir kısmı, Kısa Lodos Hikâyeleri ve Van'ın yeni basımının (Gece Yayınları, 1991) önsözünde vardı. Burada, maceranın ikinci kısmı, F. Ürgüp'ün mahremiyetinin, ama paylaşmak da istediği açıkça belli olan mahremiyetinin hikâyesi başlıyor. Günlük gibi bir günlük işte. Edebiyatçı bir ruh hekiminin edebiyat dışı yazıları. Bu günlüğü derleyip toparlamaya çalışırken (ki bu oldukça zordu, çünkü her biri küçük kâğıt parçacıklarına, kopuk defter sayfalarına, tarih sırası izlemeden, hele de sarhoşken, kargacık burgacık bir yazıyla, arada yanlış tarihler de atılarak, günler karıştırılarak yazılan bu yüzlerce sayfa yazıyı sıraya koymak, düzenlemek oldukça yorucu) bir şey farkettik. Düzenli bir biçime girmek bu günlüğe yaramıyordu. Bu günlüğün temsil ettiği hayat karman çormandı, doğası böyleydi. Düzenlenince, ortaya başka bir şey çıkıyordu. Başka bir düzleme çekiliyordu yazı. Alımlanışı da farklılaşıyordu. Uzun yıllardır bir "okuma tarihi" kurmaya çalışan Roger Chartier, bu işlemin, yani formunu değiştirmenin, metni tamamen farklılaştırdığını ve bir şeylerin mutlaka eksik kalmak zorunda olduğunu söylüyor. Öte yandan da, bunun kaçınılmaz bir durum olduğunu ekliyor. Bu günlüğün de yayıma hazırlanışı, düzenlilikler kurmakta zorlanan tarih biliminin, en azından bu noktada, başarılı olduğunu gösterdi! Günlüğü yayıma hazırlarken Max Brod gibi davranmadık: Sansür etmedik. Fikret Bey, yaşamıyla zaten birilerini yeteri kadar rahatsız etmişti, bu günlükten rahatsız olmaya gerek yoktu.

Sait Faik'in yakın arkadaşı ve doktoru, Kafka'vari (ama kendine has kalarak ) hikayeler yazan iki kitaplı bir yazar mı? Sahi, kimdi Tanpınar'ın “Doktor Fikret”i? Bir dansör mü? Dünya kibarı bir marjinal mi? Mavi Melek filmindeki profesör mü? Kıyıda kalmış bir ressam mı...?
İşte, bu her anlamda Dosdoğru Günlük, Fikret Ürgüp'ün kim olduğunu ( ya da kim olmadığını ) bir nebze olsun gözler önüne seriyor.
Bazı ölüler geri dönerler.

Fikret Ürgüp: Edebiyatımızın en tuhaf adlarından biri. Ahmet Oktay'ın "Siyah Karedeki Dansör"ü, Ece Ayhan'ın "Marjinal''i, Tanpınar'ın "Doktor Fikret"i, Fikret Ürgüp macerasının bir kısmı, Kısa Lodos Hikâyeleri ve Van'ın yeni basımının (Gece Yayınları, 1991) önsözünde vardı. Burada, maceranın ikinci kısmı, F. Ürgüp'ün mahremiyetinin, ama paylaşmak da istediği açıkça belli olan mahremiyetinin hikâyesi başlıyor. Günlük gibi bir günlük işte. Edebiyatçı bir ruh hekiminin edebiyat dışı yazıları. Bu günlüğü derleyip toparlamaya çalışırken (ki bu oldukça zordu, çünkü her biri küçük kâğıt parçacıklarına, kopuk defter sayfalarına, tarih sırası izlemeden, hele de sarhoşken, kargacık burgacık bir yazıyla, arada yanlış tarihler de atılarak, günler karıştırılarak yazılan bu yüzlerce sayfa yazıyı sıraya koymak, düzenlemek oldukça yorucu) bir şey farkettik. Düzenli bir biçime girmek bu günlüğe yaramıyordu. Bu günlüğün temsil ettiği hayat karman çormandı, doğası böyleydi. Düzenlenince, ortaya başka bir şey çıkıyordu. Başka bir düzleme çekiliyordu yazı. Alımlanışı da farklılaşıyordu. Uzun yıllardır bir "okuma tarihi" kurmaya çalışan Roger Chartier, bu işlemin, yani formunu değiştirmenin, metni tamamen farklılaştırdığını ve bir şeylerin mutlaka eksik kalmak zorunda olduğunu söylüyor. Öte yandan da, bunun kaçınılmaz bir durum olduğunu ekliyor. Bu günlüğün de yayıma hazırlanışı, düzenlilikler kurmakta zorlanan tarih biliminin, en azından bu noktada, başarılı olduğunu gösterdi! Günlüğü yayıma hazırlarken Max Brod gibi davranmadık: Sansür etmedik. Fikret Bey, yaşamıyla zaten birilerini yeteri kadar rahatsız etmişti, bu günlükten rahatsız olmaya gerek yoktu.

Yorum yaz
Bu kitabı henüz kimse eleştirmemiş.
Kapat