#smrgSAHAF Dosdoğru Günlük - 1995
İşte, bu her anlamda Dosdoğru Günlük, Fikret Ürgüp'ün kim olduğunu ( ya da kim olmadığını ) bir nebze olsun gözler önüne seriyor.
Bazı ölüler geri dönerler.
Fikret Ürgüp: Edebiyatımızın en tuhaf adlarından biri. Ahmet Oktay'ın "Siyah Karedeki Dansör"ü, Ece Ayhan'ın "Marjinal''i, Tanpınar'ın "Doktor Fikret"i, Fikret Ürgüp macerasının bir kısmı, Kısa Lodos Hikâyeleri ve Van'ın yeni basımının (Gece Yayınları, 1991) önsözünde vardı. Burada, maceranın ikinci kısmı, F. Ürgüp'ün mahremiyetinin, ama paylaşmak da istediği açıkça belli olan mahremiyetinin hikâyesi başlıyor. Günlük gibi bir günlük işte. Edebiyatçı bir ruh hekiminin edebiyat dışı yazıları. Bu günlüğü derleyip toparlamaya çalışırken (ki bu oldukça zordu, çünkü her biri küçük kâğıt parçacıklarına, kopuk defter sayfalarına, tarih sırası izlemeden, hele de sarhoşken, kargacık burgacık bir yazıyla, arada yanlış tarihler de atılarak, günler karıştırılarak yazılan bu yüzlerce sayfa yazıyı sıraya koymak, düzenlemek oldukça yorucu) bir şey farkettik. Düzenli bir biçime girmek bu günlüğe yaramıyordu. Bu günlüğün temsil ettiği hayat karman çormandı, doğası böyleydi. Düzenlenince, ortaya başka bir şey çıkıyordu. Başka bir düzleme çekiliyordu yazı. Alımlanışı da farklılaşıyordu. Uzun yıllardır bir "okuma tarihi" kurmaya çalışan Roger Chartier, bu işlemin, yani formunu değiştirmenin, metni tamamen farklılaştırdığını ve bir şeylerin mutlaka eksik kalmak zorunda olduğunu söylüyor. Öte yandan da, bunun kaçınılmaz bir durum olduğunu ekliyor. Bu günlüğün de yayıma hazırlanışı, düzenlilikler kurmakta zorlanan tarih biliminin, en azından bu noktada, başarılı olduğunu gösterdi! Günlüğü yayıma hazırlarken Max Brod gibi davranmadık: Sansür etmedik. Fikret Bey, yaşamıyla zaten birilerini yeteri kadar rahatsız etmişti, bu günlükten rahatsız olmaya gerek yoktu.
İşte, bu her anlamda Dosdoğru Günlük, Fikret Ürgüp'ün kim olduğunu ( ya da kim olmadığını ) bir nebze olsun gözler önüne seriyor.
Bazı ölüler geri dönerler.
Fikret Ürgüp: Edebiyatımızın en tuhaf adlarından biri. Ahmet Oktay'ın "Siyah Karedeki Dansör"ü, Ece Ayhan'ın "Marjinal''i, Tanpınar'ın "Doktor Fikret"i, Fikret Ürgüp macerasının bir kısmı, Kısa Lodos Hikâyeleri ve Van'ın yeni basımının (Gece Yayınları, 1991) önsözünde vardı. Burada, maceranın ikinci kısmı, F. Ürgüp'ün mahremiyetinin, ama paylaşmak da istediği açıkça belli olan mahremiyetinin hikâyesi başlıyor. Günlük gibi bir günlük işte. Edebiyatçı bir ruh hekiminin edebiyat dışı yazıları. Bu günlüğü derleyip toparlamaya çalışırken (ki bu oldukça zordu, çünkü her biri küçük kâğıt parçacıklarına, kopuk defter sayfalarına, tarih sırası izlemeden, hele de sarhoşken, kargacık burgacık bir yazıyla, arada yanlış tarihler de atılarak, günler karıştırılarak yazılan bu yüzlerce sayfa yazıyı sıraya koymak, düzenlemek oldukça yorucu) bir şey farkettik. Düzenli bir biçime girmek bu günlüğe yaramıyordu. Bu günlüğün temsil ettiği hayat karman çormandı, doğası böyleydi. Düzenlenince, ortaya başka bir şey çıkıyordu. Başka bir düzleme çekiliyordu yazı. Alımlanışı da farklılaşıyordu. Uzun yıllardır bir "okuma tarihi" kurmaya çalışan Roger Chartier, bu işlemin, yani formunu değiştirmenin, metni tamamen farklılaştırdığını ve bir şeylerin mutlaka eksik kalmak zorunda olduğunu söylüyor. Öte yandan da, bunun kaçınılmaz bir durum olduğunu ekliyor. Bu günlüğün de yayıma hazırlanışı, düzenlilikler kurmakta zorlanan tarih biliminin, en azından bu noktada, başarılı olduğunu gösterdi! Günlüğü yayıma hazırlarken Max Brod gibi davranmadık: Sansür etmedik. Fikret Bey, yaşamıyla zaten birilerini yeteri kadar rahatsız etmişti, bu günlükten rahatsız olmaya gerek yoktu.