Bağdat, onun doğup büyüdüğü, hayatını belirleyen yönelimlerin temellerini attığı bir kent oldu. Bugün dünyanın kanayan bir yarasına dönen bu kentin dününe bakıp bugün yaşananları insanlık açısından haklı kılacak ne olabilir diye soruyor adeta bu kitabında. Çünkü o bu coğrafyanın kültürlerinin kardeşliğine ve eşitliğine inanan biri olarak kendi hayatının sorusuna en iyi yanıtı verdiğinin farkında. Elbetteki onun gibi düşünen bu coğrafyanın başka halklarından insanlarda var. Bunu bakın nasıl anlatıyor Somekh...
Kuşkusuz biri, özellikle son nesilden biri çıkıp Yahudilerle Araplar arasındaki ilişkide yaşanan tatsız olaylara değinebilir. Bunun yerine en iyisi, büyük Mısırlı yazar Necip Mahfuz'un (1988'de Nobel Edebiyat Ödülü'nü kazanmış) 1979'da bana yazdığı bir mektuptan alıntı yapmaktır: "Halklarımız, zaman zaman yaşanmış ve geçmişte kalmış tartışma ve kavgalara rağmen eski çağlarda, ortaçağda ve modern çağda yıllarca sürmüş sıra dışı dostluğumuzu biliyorlar. Maalesef tartışma dönemlerini dostluk ve dayanışma dönemlerinden yüzlerce kez fazla belgeledik. Bir gün aramızdaki dayanışma sayesinde bu bölgenin bilimin ışığıyla aydınlanan ve en yüce ilkelerle kutsanan bir yurt olacağını düşlüyorum." Dün Bağdat, farklı kültürden, ırktan insanların nasıl bir arada yaşayabildiklerini gösteriyor bizlere. Giderek birbirlerini nasıl var edebildikleri. Zaten bu birlikte yaşayabilme beceresi bu coğrafyanın en büyük özelliklerinden biri değil mi? Bağdat öyle, istanbul öyle, Kahire öyle değil mi? O zaman bir kez daha soralım "neden bugün yüreğimizi böyle kanıtıyor Bağdat?" Onun dününe bakıp bu soruyu tekrar tekrar sormanız çok büyük bir önem taşıyor. (Arka kapaktan)
Bağdat, onun doğup büyüdüğü, hayatını belirleyen yönelimlerin temellerini attığı bir kent oldu. Bugün dünyanın kanayan bir yarasına dönen bu kentin dününe bakıp bugün yaşananları insanlık açısından haklı kılacak ne olabilir diye soruyor adeta bu kitabında. Çünkü o bu coğrafyanın kültürlerinin kardeşliğine ve eşitliğine inanan biri olarak kendi hayatının sorusuna en iyi yanıtı verdiğinin farkında. Elbetteki onun gibi düşünen bu coğrafyanın başka halklarından insanlarda var. Bunu bakın nasıl anlatıyor Somekh...
Kuşkusuz biri, özellikle son nesilden biri çıkıp Yahudilerle Araplar arasındaki ilişkide yaşanan tatsız olaylara değinebilir. Bunun yerine en iyisi, büyük Mısırlı yazar Necip Mahfuz'un (1988'de Nobel Edebiyat Ödülü'nü kazanmış) 1979'da bana yazdığı bir mektuptan alıntı yapmaktır: "Halklarımız, zaman zaman yaşanmış ve geçmişte kalmış tartışma ve kavgalara rağmen eski çağlarda, ortaçağda ve modern çağda yıllarca sürmüş sıra dışı dostluğumuzu biliyorlar. Maalesef tartışma dönemlerini dostluk ve dayanışma dönemlerinden yüzlerce kez fazla belgeledik. Bir gün aramızdaki dayanışma sayesinde bu bölgenin bilimin ışığıyla aydınlanan ve en yüce ilkelerle kutsanan bir yurt olacağını düşlüyorum." Dün Bağdat, farklı kültürden, ırktan insanların nasıl bir arada yaşayabildiklerini gösteriyor bizlere. Giderek birbirlerini nasıl var edebildikleri. Zaten bu birlikte yaşayabilme beceresi bu coğrafyanın en büyük özelliklerinden biri değil mi? Bağdat öyle, istanbul öyle, Kahire öyle değil mi? O zaman bir kez daha soralım "neden bugün yüreğimizi böyle kanıtıyor Bağdat?" Onun dününe bakıp bu soruyu tekrar tekrar sormanız çok büyük bir önem taşıyor. (Arka kapaktan)