#smrgKİTABEVİ Dünden Bugüne Pontusçuluk - 2023

Editör:
Kondisyon:
Yeni
Sunuş / Önsöz / Sonsöz / Giriş:
Basıldığı Matbaa:
Dizi Adı:
ISBN-10:
9751757128
Kargoya Teslim Süresi:
7&15
Hazırlayan:
Cilt:
Amerikan Cilt
Stok Kodu:
1199219663
Boyut:
14x21
Basım Yeri:
Ankara
Baskı:
1
Basım Tarihi:
2023
Kapak Türü:
Karton Kapak
Kağıt Türü:
Kuşe
Dili:
Türkçe
Kategori:
indirimli
96,00
Havale/EFT ile: 93,12
Siparişiniz 7&15 iş günü arasında kargoda
1199219663
606310
Dünden Bugüne Pontusçuluk -        2023
Dünden Bugüne Pontusçuluk - 2023 #smrgKİTABEVİ
96.00
Pontusçuluk terimi, Doğu Karadeniz'de bir “Pontus Cumhuriyeti” kurmak amacıyla 19. yüzyılın ikinci yarısından itibaren yürütülen faaliyetleri ifade eder. Bu faaliyetlerin başlıcaları; siyasi propaganda-yayın çalışması, silahlı isyan ve terör hareketleridir. Pontusçu çeteciler en başta Fener Rum Patrikhanesi olmak üzere Trabzon, Samsun ve Giresun gibi Anadolu'daki Ortodoks metropolitler ile birlikte çalışmışlardır. Aynı zamanda Yunanistan'ın yanı sıra Rusya, İngiltere, Fransa ve ABD gibi Batılı devletlerce de desteklenmişlerdir.

Mustafa Kemal Atatürk, Pontusçu faaliyetlerin 1840'larda başladığını söylemektedir. Buna göre bu faaliyetler, 19. yüzyılın ikinci yarısında itibaren I. Dünya Savaşı ve Kurtuluş Savaşı yıllarında şiddetini artırmak suretiyle 50 yılı aşkın bir süre devam etmiştir. Bu zaman içinde Pontusçular çalışmalarını belli aşamalarda sürdürmüştür. İlk aşama, gizli teşkilatlanma aşamasıdır. İkinci aşamada ise silahlı terör, isyan ve mezalim uygulamasıyla harekete geçilmiştir.

Pontusçuların bu faaliyetlerine karşı Osmanlı Devleti birtakım tedbirler almıştır. Ancak I. Dünya Savaşı'ndan yenik çıkılması nedeniyle çetecilik ve terör hareketleri daha da şiddetlenmiştir. Kurtuluş Savaşı yıllarında Pontusçu faaliyetlere karşı TBMM hükümeti de önlemlerini artırmıştır. Bu yıllarda Rum çetecilerin sayısı 25 bine ulaşmıştır. Pontusçu çetelerin özellikle Doğu Karadeniz Bölgesi'ndeki gasp, yaralama, yakma, kadın ve kızların ırzına geçme ve öldürme gibi eylemleri üzerine TBMM, çeteciler ile mücadelede Merkez Ordusunu görevlendirmiştir. Merkez Ordusu, iki yılı aşkın bir süre Rum çeteleri ile mücadele etmiş ve nihayet 1923 yılı şubat ayında isyan tümüyle bastırılmıştır.

İstiklal Harbi'nin kazanılmasından sonra toplanan Lozan Barış Konferansı'nda Anadolu'da bulunan Rumların ve Yunanistan'da bulunan Türk ahalinin yer değiştirmesiyle ilgili olarak bir antlaşma yapılmıştır. Antlaşmadan önce henüz Büyük Taarruz sonrasında Trabzon limanından çok sayıda Rum vatandaşın ülkeyi terk ettiği de bilinmektedir. 30 Ocak 1923'te Türk-Yunan hükümeti arasında yapılan Nüfus Mübadele Antlaşması'ndan sonra Türk Hükümeti için Pontusçuluk tarihe karışmıştır. Ancak II. Dünya Savaşı'ndan sonra yeni siyasi dengeler oluşmaya başlamış ve 1980'li yıllardan itibaren Yunan basınında yeniden Pontus ve Pontusçuluk gündeme gelmeye başlamıştır. Bir zamanlar Doğu Karadeniz'de, Yunan söylemiyle Pontus'ta yaşamış Rumlara dair ilgi giderek artmaya başlamıştır. En nihayet Yunanistan'ın Pontus ilgisi, Doğu Karadeniz Rumlarının Türkler tarafından soykırıma uğratıldığı iddiasına kadar varmıştır. Günümüzde söz konusu iddia etrafında ortaya konan tüm bu faaliyetleri Yeni Pontusçuluk olarak tanımlamak mümkündür. Yeni Pontusçuluk, bir anlamda 1840'lardan itibaren gelişen ve Millî Mücadele neticesinde sona eren tarihi Pontusçuluk ruhunun diriltilmesidir. Türkiye aleyhine yürütülen bu siyasi faaliyet, zamanla diğer bazı ülkeler tarafından da kabul görmüş ve desteklenmiştir. Böylece geçmişte kalmış ve yok olmuş Pontusçuluk yeniden dünya gündemine taşınmıştır. Yeni Pontusçuluğun başlıca iddiası ise 1914-1923 yılları arasında Doğu Karadeniz'de 353 bin Rum'un soykırıma uğratıldığı olmuştur. Yunanistan'ın başlattığı bu sözde Pontus soykırımı kampanyası, 1994 yılından itibaren Soykırımı Anma Günü olarak kabul edilen 19 Mayıs'ta her yıl etkinlikler yapılması ve çeşitli sözde soykırım anıtlarının dikilmesiyle daha yaygın ve etkin hale getirilmeye çalışılmıştır. Öte yandan sözde Pontus Rum soykırımının ülkelerin parlamentolarında resmen tanınması için çeşitli çalışmalar yapılmış ve halen de yapılmaktadır.

Ülkemizde ise başta üniversitelerimizde olmak üzere arşiv belgelerinin tanıklığında Pontusçuların Türkiye aleyhindeki faaliyetlerini anlatan pek çok çalışma yapılmıştır. Pontusçuların iddialarının doğru olmadığı hakkında da eserler yayımlanmıştır. Bu kitapta ise hem tüm bu çalışmalar hem de yeni arşiv belgeleri ve görsel kaynaklar kullanılarak geçmişte yaşanan ve günümüzde diriltilmeye çalışılan Pontusçuluğa dair gelişmeler ayrıntıları ile ele alınmış ve incelenmiştir.

Pontusçuluk terimi, Doğu Karadeniz'de bir “Pontus Cumhuriyeti” kurmak amacıyla 19. yüzyılın ikinci yarısından itibaren yürütülen faaliyetleri ifade eder. Bu faaliyetlerin başlıcaları; siyasi propaganda-yayın çalışması, silahlı isyan ve terör hareketleridir. Pontusçu çeteciler en başta Fener Rum Patrikhanesi olmak üzere Trabzon, Samsun ve Giresun gibi Anadolu'daki Ortodoks metropolitler ile birlikte çalışmışlardır. Aynı zamanda Yunanistan'ın yanı sıra Rusya, İngiltere, Fransa ve ABD gibi Batılı devletlerce de desteklenmişlerdir.

Mustafa Kemal Atatürk, Pontusçu faaliyetlerin 1840'larda başladığını söylemektedir. Buna göre bu faaliyetler, 19. yüzyılın ikinci yarısında itibaren I. Dünya Savaşı ve Kurtuluş Savaşı yıllarında şiddetini artırmak suretiyle 50 yılı aşkın bir süre devam etmiştir. Bu zaman içinde Pontusçular çalışmalarını belli aşamalarda sürdürmüştür. İlk aşama, gizli teşkilatlanma aşamasıdır. İkinci aşamada ise silahlı terör, isyan ve mezalim uygulamasıyla harekete geçilmiştir.

Pontusçuların bu faaliyetlerine karşı Osmanlı Devleti birtakım tedbirler almıştır. Ancak I. Dünya Savaşı'ndan yenik çıkılması nedeniyle çetecilik ve terör hareketleri daha da şiddetlenmiştir. Kurtuluş Savaşı yıllarında Pontusçu faaliyetlere karşı TBMM hükümeti de önlemlerini artırmıştır. Bu yıllarda Rum çetecilerin sayısı 25 bine ulaşmıştır. Pontusçu çetelerin özellikle Doğu Karadeniz Bölgesi'ndeki gasp, yaralama, yakma, kadın ve kızların ırzına geçme ve öldürme gibi eylemleri üzerine TBMM, çeteciler ile mücadelede Merkez Ordusunu görevlendirmiştir. Merkez Ordusu, iki yılı aşkın bir süre Rum çeteleri ile mücadele etmiş ve nihayet 1923 yılı şubat ayında isyan tümüyle bastırılmıştır.

İstiklal Harbi'nin kazanılmasından sonra toplanan Lozan Barış Konferansı'nda Anadolu'da bulunan Rumların ve Yunanistan'da bulunan Türk ahalinin yer değiştirmesiyle ilgili olarak bir antlaşma yapılmıştır. Antlaşmadan önce henüz Büyük Taarruz sonrasında Trabzon limanından çok sayıda Rum vatandaşın ülkeyi terk ettiği de bilinmektedir. 30 Ocak 1923'te Türk-Yunan hükümeti arasında yapılan Nüfus Mübadele Antlaşması'ndan sonra Türk Hükümeti için Pontusçuluk tarihe karışmıştır. Ancak II. Dünya Savaşı'ndan sonra yeni siyasi dengeler oluşmaya başlamış ve 1980'li yıllardan itibaren Yunan basınında yeniden Pontus ve Pontusçuluk gündeme gelmeye başlamıştır. Bir zamanlar Doğu Karadeniz'de, Yunan söylemiyle Pontus'ta yaşamış Rumlara dair ilgi giderek artmaya başlamıştır. En nihayet Yunanistan'ın Pontus ilgisi, Doğu Karadeniz Rumlarının Türkler tarafından soykırıma uğratıldığı iddiasına kadar varmıştır. Günümüzde söz konusu iddia etrafında ortaya konan tüm bu faaliyetleri Yeni Pontusçuluk olarak tanımlamak mümkündür. Yeni Pontusçuluk, bir anlamda 1840'lardan itibaren gelişen ve Millî Mücadele neticesinde sona eren tarihi Pontusçuluk ruhunun diriltilmesidir. Türkiye aleyhine yürütülen bu siyasi faaliyet, zamanla diğer bazı ülkeler tarafından da kabul görmüş ve desteklenmiştir. Böylece geçmişte kalmış ve yok olmuş Pontusçuluk yeniden dünya gündemine taşınmıştır. Yeni Pontusçuluğun başlıca iddiası ise 1914-1923 yılları arasında Doğu Karadeniz'de 353 bin Rum'un soykırıma uğratıldığı olmuştur. Yunanistan'ın başlattığı bu sözde Pontus soykırımı kampanyası, 1994 yılından itibaren Soykırımı Anma Günü olarak kabul edilen 19 Mayıs'ta her yıl etkinlikler yapılması ve çeşitli sözde soykırım anıtlarının dikilmesiyle daha yaygın ve etkin hale getirilmeye çalışılmıştır. Öte yandan sözde Pontus Rum soykırımının ülkelerin parlamentolarında resmen tanınması için çeşitli çalışmalar yapılmış ve halen de yapılmaktadır.

Ülkemizde ise başta üniversitelerimizde olmak üzere arşiv belgelerinin tanıklığında Pontusçuların Türkiye aleyhindeki faaliyetlerini anlatan pek çok çalışma yapılmıştır. Pontusçuların iddialarının doğru olmadığı hakkında da eserler yayımlanmıştır. Bu kitapta ise hem tüm bu çalışmalar hem de yeni arşiv belgeleri ve görsel kaynaklar kullanılarak geçmişte yaşanan ve günümüzde diriltilmeye çalışılan Pontusçuluğa dair gelişmeler ayrıntıları ile ele alınmış ve incelenmiştir.

Yorum yaz
Bu kitabı henüz kimse eleştirmemiş.
Kapat