#smrgKİTABEVİ Dünden Bugüne Türklerde Dil ve Din: Kur'ân'ı Doğru Anlamak - 2023
Editör:
Kondisyon:
Yeni
Sunuş / Önsöz / Sonsöz / Giriş:
Basıldığı Matbaa:
Deren Matbaacılık
Dizi Adı:
ISBN-10:
9758410125
Kargoya Teslim Süresi:
4&6
Hazırlayan:
Cilt:
Amerikan Cilt
Boyut:
14x23
Sayfa Sayısı:
607
Basım Yeri:
İstanbul
Baskı:
21
Basım Tarihi:
2023
Kapak Türü:
Karton Kapak
Kağıt Türü:
3. Hamur
Dili:
Türkçe
Kategori:
indirimli
273,00
Havale/EFT ile:
264,81
Bu üründen 3 adet satın alınmıştır.
Siparişiniz 4&6 iş günü arasında kargoda
1199112815
498554
https://www.simurgkitabevi.com/dunden-bugune-turklerde-dil-ve-din-kurani-dogru-anlamak-2023
Dünden Bugüne Türklerde Dil ve Din: Kur'ân'ı Doğru Anlamak - 2023 #smrgKİTABEVİ
273.00
Mehmet Akif Ersoy diyor ki: “Kur'an'da geçen “kanaat”i, “tevekkül”ü, “sabır”ı, hepsini yanlış anladık. “Sabır” nedir?.. Bize göre “sabır”, ne olursa olsun “katlanmak” demektir. Neye katlanmak? Her şeye. Daha doğrusu katlanılmayacak şeylere. Mesela aşağılanmaya, hakaret görmeye, döğülmeye, söğülmeye; özetle insanlık onurumuzu lekeleyecek kötülüklerin hepsine. Aman yarabbi!.. Kur'an ne söylüyor, biz ne anlıyoruz!.. “Sabır” katlanmak değil, göğüs germektir. Neye göğüs germek? Sonunda katlanılmayacak acılara katlanmak ıztırabına mahkum olmamak için, önceden her türlü zorbalıklara, her türlü sıkıntılara, mertcesine, insancasına göğüs germek. Hele Kur'an'daki “tevekkül” hiç bizim anladığımız mahiyette mi? “Tevekkül”, Kur'an'ın gösterdiği, Hadis'in gösterdiği “tevekkül”, tüm yolları denedikten sonra olan tevekküldür. Biz cehaletimiz yüzünden dini bu hale getirdik. Din de bizi bu hale getirdi. İslam dini bir miskinlik dini oldu...” Mehmet Akif, bu sözleriyle Kur'an'ın temel kavramlarının yanlış yorumlanarak topluma yanlış belletilmesinin yıkıcı sonuçlarını çok doğru bir biçimde saptamıştır. Müslüman toplumlar “dinsel aydınlanma” olmaksızın geri kalmışlık zincirini kıramayacaktır. Dinsel Aydınlanma; insanları bir anda sevgisiz, yıkıcı, acımasız, yabanıl sürülere dönüştürebilen, usdışı, bilimdışı, gerçekdışı, karanlık, boş inançların tutsaklığından kurtarıp; gerçeğin ışığında yürüyen, özgür, bağımsız, eleştirel düşünceli, barışçıl, iyicil, sevecen, çalışkan bireylere dönüştürme çabasıdır. Çağlar boyu yığınların beynine kazınan yanlış kavramlar öyle inatçı, öyle direngendir ki, bunların kısa süreli çabalarla toplumsal bellekten kazınması olanaksızdır. Başka ulusların dinsel aydınlanma deneyimlerinden dersler çıkararak, aydınlanmayı uzun soluklu bir devrim ve çilelerle dolu bir süreç olarak kavramamız gerekiyor. Toplumsal aydınlanmanın geçilmesi zorunlu en önemli evrelerinden biriyse, dinsel düşünce üretiminin ulusallaştırılması ve ulusal dilin olabildiğince özleştirilip sağlığına kavuşturularak yaşamın her alanında egemen kılınmasıdır. Bu kitabında, dil ve din ilişkilerini Müslüman Aydınlanmasının odağına yerleştiren Cengiz Özakıncı, dilin düşünce üretimiyle, dinsel ve toplumsal aydınlanmayla bağlarını gözler önüne sererek, dilimizin bin yıldan bu yana dinsel kaygılarla bozulmuş olmasının, anlama yetimiz ve düşünsel üretimimiz üzerinde nasıl onarılması güç yıkımlara yol açtığını örneklerle gösteriyor ve çözümler öneriyor.
Mehmet Akif Ersoy diyor ki: “Kur'an'da geçen “kanaat”i, “tevekkül”ü, “sabır”ı, hepsini yanlış anladık. “Sabır” nedir?.. Bize göre “sabır”, ne olursa olsun “katlanmak” demektir. Neye katlanmak? Her şeye. Daha doğrusu katlanılmayacak şeylere. Mesela aşağılanmaya, hakaret görmeye, döğülmeye, söğülmeye; özetle insanlık onurumuzu lekeleyecek kötülüklerin hepsine. Aman yarabbi!.. Kur'an ne söylüyor, biz ne anlıyoruz!.. “Sabır” katlanmak değil, göğüs germektir. Neye göğüs germek? Sonunda katlanılmayacak acılara katlanmak ıztırabına mahkum olmamak için, önceden her türlü zorbalıklara, her türlü sıkıntılara, mertcesine, insancasına göğüs germek. Hele Kur'an'daki “tevekkül” hiç bizim anladığımız mahiyette mi? “Tevekkül”, Kur'an'ın gösterdiği, Hadis'in gösterdiği “tevekkül”, tüm yolları denedikten sonra olan tevekküldür. Biz cehaletimiz yüzünden dini bu hale getirdik. Din de bizi bu hale getirdi. İslam dini bir miskinlik dini oldu...” Mehmet Akif, bu sözleriyle Kur'an'ın temel kavramlarının yanlış yorumlanarak topluma yanlış belletilmesinin yıkıcı sonuçlarını çok doğru bir biçimde saptamıştır. Müslüman toplumlar “dinsel aydınlanma” olmaksızın geri kalmışlık zincirini kıramayacaktır. Dinsel Aydınlanma; insanları bir anda sevgisiz, yıkıcı, acımasız, yabanıl sürülere dönüştürebilen, usdışı, bilimdışı, gerçekdışı, karanlık, boş inançların tutsaklığından kurtarıp; gerçeğin ışığında yürüyen, özgür, bağımsız, eleştirel düşünceli, barışçıl, iyicil, sevecen, çalışkan bireylere dönüştürme çabasıdır. Çağlar boyu yığınların beynine kazınan yanlış kavramlar öyle inatçı, öyle direngendir ki, bunların kısa süreli çabalarla toplumsal bellekten kazınması olanaksızdır. Başka ulusların dinsel aydınlanma deneyimlerinden dersler çıkararak, aydınlanmayı uzun soluklu bir devrim ve çilelerle dolu bir süreç olarak kavramamız gerekiyor. Toplumsal aydınlanmanın geçilmesi zorunlu en önemli evrelerinden biriyse, dinsel düşünce üretiminin ulusallaştırılması ve ulusal dilin olabildiğince özleştirilip sağlığına kavuşturularak yaşamın her alanında egemen kılınmasıdır. Bu kitabında, dil ve din ilişkilerini Müslüman Aydınlanmasının odağına yerleştiren Cengiz Özakıncı, dilin düşünce üretimiyle, dinsel ve toplumsal aydınlanmayla bağlarını gözler önüne sererek, dilimizin bin yıldan bu yana dinsel kaygılarla bozulmuş olmasının, anlama yetimiz ve düşünsel üretimimiz üzerinde nasıl onarılması güç yıkımlara yol açtığını örneklerle gösteriyor ve çözümler öneriyor.
Yorum yaz
Bu kitabı henüz kimse eleştirmemiş.