#smrgKİTABEVİ Dünyamızı Biçimlendiren Olağanüstü Bitkiler -
Beslenme, barınma, giyinme, ulaşım ve tedavi ihtiyaçlarımız için binlerce yıldır bitkilerden yararlanıyoruz. Günümüzde modern petrokimya sanayi ürünlerine külfetsizce ulaşmanın keyfini sürsek de, bitkilere hâlâ aynı ölçüde muhtacız. Bitkiler besin zincirimizin temelini oluşturuyor ve bütün yaratıcılığımıza rağmen bunu değiştiremedik.
Giderek şehirleşmekte olan dünyamızda, bitkilerin büyük şehirler için yeşil akciğer işlevi görmesi kadar şehir sakinlerine teselli ve huzur vermesi de büyük önem taşıyor. Hızla küçülen ve giderek azalan yabanıl doğal alanları her zamankinden daha değerli artık.
Bu kitap, avcı toplayıcılıktan tarıma geçiş yolculuğumuza eşlik eden bitkiler dünyası ve onun çok çeşitli üyelerini konu alıyor.
“Dünyamızı Biçimlendiren Olağanüstü Bitkiler, şehir hayatının iştihası içinde, gözümüzden, damak zevkimizden ve gönlümüzden ırak düşmüş onca bitkinin kültürel tarihi gibi. Buğday, arpa, mercimek, pirinç, mısır, zeytin, üzüm, kırmızıbiber, domates, haşhaş, söğüt, keten, meşe, gül ve elma yanında değişik tematik başlıklar altında toplanmış onlarca bitkiye yer veriyor. Bitki, ağaç, meyve, çiçek her şey birbirine karışıyor, yan yana duruyor, görsel malzemeler göz zevkine hizmet ediyor.
Zeytine mi vurgunsunuz? Onu, Dönüştüren Bitkiler başlığı altına almış yazarlar. Kusursuz Yağ diye de bir sıfat eklemişler. Yetmemiş benim gibi hayalcilerin çok hoşuna gidecek bir cümle kurmuşlar hemen; “ağaçların ilkidir zeytin ağacı.” Bir yandan bu tam bir eksiklik sayılır mı bilinmez, ama zeytin örneğinde çok açık görüldüğü gibi, İslam kültürünün izleri yeterince sürülmemiş sanki madde başlıklarında. Kuran'da zeytinin üzerine yemin edildiği unutulur muydu yoksa?
Bir çırpıda okunacak türden kitap değildir böyleleri. Belki ilkin hiç satırlara gömülmeden resimler, çizimler, fotoğraflar arasında bir gezinmek lazım. Buğday başağının neredeyse ilk ve ilkel halini yansıtan çizimlere dalıp gitmenin yolunu bulmalı. Pirincin öyküsünü o narin dalın gölgesinin suya vuruşuyla birlikte duymalı. Koka yapraklarının İnkalar için ne kadar kutsal olduğunu duymak için de eski bir çizimin çağrısına kapılmalı. Belki bu görsel yolculuktan herkes kendine yakın bitkiyi de bulacak onun renginden boyuna kadar özdeşleşme yolları arayacaktır. Eğer ben bir seçim yapmak durumunda kalsaydım tereddütsüz “ağrı kesici hüzünlü ağaç”, söğütte karar kılardım. Ama size, “Büyük kirpi” sarısabırı, kara yengeci porsuğu, Çin eriği ve Japon kayısısı yanında kelebek çiçekli narı da önerirdim.
Ama bir kitap resim kadar bilgi, yazı kadar tasarım, zevk kadar estetiktir de. “Keten çarşaf gibidir aşk, ne kadar sık değiştirilirse o kadar tatlı”, “Pamuk kraldır”, “Ölümsüzlükle ilgilenmiyorum hiç, beni ilgilendiren yalnızca çayın tadı” benzeri çağrışımlı cümlelerden bir demet de, böylesi kitabın özgünlüğünü öne çıkarabilir. Ama madem ki, olağanüstü bitkilere değiniyor, olağan hayatı olağanüstüye çevirmek için de ona bel bağlamak mümkün. Google'u açtığınız zaman sayfalar dolusu bilgi ve görsele ulaşabilirsiniz ama onların hiç birisinde ruh yoktur. Kitap aramızdan çekip giden dokunma, koklama ve saklama sıcaklığını yaşatmak için de bir vesile. Bu ise çoktan vesile.” - Ömer Erdem, Radikal Kitap
Beslenme, barınma, giyinme, ulaşım ve tedavi ihtiyaçlarımız için binlerce yıldır bitkilerden yararlanıyoruz. Günümüzde modern petrokimya sanayi ürünlerine külfetsizce ulaşmanın keyfini sürsek de, bitkilere hâlâ aynı ölçüde muhtacız. Bitkiler besin zincirimizin temelini oluşturuyor ve bütün yaratıcılığımıza rağmen bunu değiştiremedik.
Giderek şehirleşmekte olan dünyamızda, bitkilerin büyük şehirler için yeşil akciğer işlevi görmesi kadar şehir sakinlerine teselli ve huzur vermesi de büyük önem taşıyor. Hızla küçülen ve giderek azalan yabanıl doğal alanları her zamankinden daha değerli artık.
Bu kitap, avcı toplayıcılıktan tarıma geçiş yolculuğumuza eşlik eden bitkiler dünyası ve onun çok çeşitli üyelerini konu alıyor.
“Dünyamızı Biçimlendiren Olağanüstü Bitkiler, şehir hayatının iştihası içinde, gözümüzden, damak zevkimizden ve gönlümüzden ırak düşmüş onca bitkinin kültürel tarihi gibi. Buğday, arpa, mercimek, pirinç, mısır, zeytin, üzüm, kırmızıbiber, domates, haşhaş, söğüt, keten, meşe, gül ve elma yanında değişik tematik başlıklar altında toplanmış onlarca bitkiye yer veriyor. Bitki, ağaç, meyve, çiçek her şey birbirine karışıyor, yan yana duruyor, görsel malzemeler göz zevkine hizmet ediyor.
Zeytine mi vurgunsunuz? Onu, Dönüştüren Bitkiler başlığı altına almış yazarlar. Kusursuz Yağ diye de bir sıfat eklemişler. Yetmemiş benim gibi hayalcilerin çok hoşuna gidecek bir cümle kurmuşlar hemen; “ağaçların ilkidir zeytin ağacı.” Bir yandan bu tam bir eksiklik sayılır mı bilinmez, ama zeytin örneğinde çok açık görüldüğü gibi, İslam kültürünün izleri yeterince sürülmemiş sanki madde başlıklarında. Kuran'da zeytinin üzerine yemin edildiği unutulur muydu yoksa?
Bir çırpıda okunacak türden kitap değildir böyleleri. Belki ilkin hiç satırlara gömülmeden resimler, çizimler, fotoğraflar arasında bir gezinmek lazım. Buğday başağının neredeyse ilk ve ilkel halini yansıtan çizimlere dalıp gitmenin yolunu bulmalı. Pirincin öyküsünü o narin dalın gölgesinin suya vuruşuyla birlikte duymalı. Koka yapraklarının İnkalar için ne kadar kutsal olduğunu duymak için de eski bir çizimin çağrısına kapılmalı. Belki bu görsel yolculuktan herkes kendine yakın bitkiyi de bulacak onun renginden boyuna kadar özdeşleşme yolları arayacaktır. Eğer ben bir seçim yapmak durumunda kalsaydım tereddütsüz “ağrı kesici hüzünlü ağaç”, söğütte karar kılardım. Ama size, “Büyük kirpi” sarısabırı, kara yengeci porsuğu, Çin eriği ve Japon kayısısı yanında kelebek çiçekli narı da önerirdim.
Ama bir kitap resim kadar bilgi, yazı kadar tasarım, zevk kadar estetiktir de. “Keten çarşaf gibidir aşk, ne kadar sık değiştirilirse o kadar tatlı”, “Pamuk kraldır”, “Ölümsüzlükle ilgilenmiyorum hiç, beni ilgilendiren yalnızca çayın tadı” benzeri çağrışımlı cümlelerden bir demet de, böylesi kitabın özgünlüğünü öne çıkarabilir. Ama madem ki, olağanüstü bitkilere değiniyor, olağan hayatı olağanüstüye çevirmek için de ona bel bağlamak mümkün. Google'u açtığınız zaman sayfalar dolusu bilgi ve görsele ulaşabilirsiniz ama onların hiç birisinde ruh yoktur. Kitap aramızdan çekip giden dokunma, koklama ve saklama sıcaklığını yaşatmak için de bir vesile. Bu ise çoktan vesile.” - Ömer Erdem, Radikal Kitap