Atatürk'ten evvel Türkiye, bütün dünyada Kızıl Sultan'ıyla, fesiyle, çarşafıyla, İstanbul'un köpekleri ve yangınlarıyla, Eyüp'ün mezarlıklarıyla meşhurdu. Bugün Atatürk'ün zıyaından bahseden bütün dünya gazeteleri onun kurduğu yeni Türkiye'nin milli ve medeni harikalarını sayıyorlar: Zaferler, inkılaplar, bozkırlar ortasında yükselen modern şehirler, fabrikalar... Ve bütün dünyaya örnek, yalansız bir sulh politikası. Dün Mustafa Kemal'i bir “eşkiya reisi” telakki etmiş olan Avrupa, bugün onu kendi beşeri davasına hizmet etmiş büyük evlatlarından biri gibi selamlıyor ve kaybolmasına yanıyor.
Atatürk'ten evvel bu memleket yalnız “hasta adam” değil, dostlarının ağzında bile “can çekişen Türkiye” idi. Bu tabir Loti'nindir. Ve kitaplarından birinin adıdır. Yalan değil, içinde Mustafa Kemallerin, İsmetlerin ve arkadaşlarının bulunduğunu bilmeyenlerin gözünde, bu memleket, bütün marazi işaretleriyle, can çekişen bir hasta idi. Bu hasta kurtuldu ve en sıhhatli Avrupa milletlerinin arasına sokuldu. Bütün dünya, bu mucizeyi gösteren Millet Şefi'nin kaybolmasından duyduğu sarsıntı içinde, artık ona karşı ne hayretini, ne de hayranlığını gizliyor.
Bütün dünya! Bu şeref hiçbir millete nasip olmuş değildir. Zafer ve inkılap senelerinden beri, cihan matbuatında ayrı ayrı, parça parça yazılmış yazıları, şimdi bütün dünya gazetelerinde, aynı günler içinde, hemen aynı cümlelerle bir araya toplanmış görüyoruz. Sanki birbirlerinden fersahlarca uzak, yüzlerce binlerce gazetenin yazıları bir tek elden çıkmıştır. Aralarında o kadar benzerlik ve uygunluk var.
Sanki değil, evet bu yazılar bir tek elden, hakikatin elinden çıkmıştır. Gözyaşlarıyla ıslanmış yüzlerimizi ak eden bu Türk hakikatini de keşfeden, ispat eden bütün dünyaya teslim ettiren en büyük kaşifimiz odur: Atatürk. - Peyami Safa, Cumhuriyet, 15.11.1938