Sevgili okur, roman on dokuzuncu yüzyıllın edebiyat dalıdır. Fransız roman sanatı çok gelişmiş, dünya romanlarının ekolu haline gelmiştir. Roman Osmanlı edebiyat yaşamına Tanzimat Fermanı sonrası girmiştir. II. Mahmut Batılılaşma hareketini benimseyen hükümdar olarak Yeniçeri Ocağı'nın kaldırılmasıyla Batılılaşmaya ortam hazırlamıştır. Tanzimat Fermanı II. Mahmut sonrası hükümdar Abdülmecit olunca Sadrazam Mustafa Reşit Paşa tarafından ilan edilir. Osmanlı'da yeni ikili sosyal, kültürel yaşam başlar. Vatandaşın devlete tabi oluşu “tebaa oluş “ birey merkezli durum alır. ”İnsan haklarının korunması “ilkesi toplumsal karşılık bulur. Birey ve olay roman sanatının iki önemli unsurudur. Osmanlı elitleri yeni toplumsal yaşama ilgi gösterir, “Tercüme Odası”nda yetişen aydınlar roman yazmaya hazırlar.
Özellikle Kırım Savaşı sonrası Islahat Fermanı ile Batılı yaşam Osmanlı sosyal yaşamını sarıp sarmalar. Bu yeni Batılı yaşam tarzı romana da yansır. Başlangıçta tercüme ile başlar, sonra Batılı anlamda roman sanatı karakteri taşımasa da ilk ürünlerini verir. Modern sınıfların yaşam tarzı ve düşünce yapısının kurgusu üzerine kurulu 19.yy romanı ilk dönem romanlarında kendisini bulamaz. Roman burjuva sınıfının var oluşu üzerinden kurgulanır, Osmanlı da burjuva sınıfı kültürü ve bireyi merkeze alan üretim ilişkilerinin zayıflığı romanın gelişimini geciktirdiği gibi, Sultan Abdülhamit'in baskıcı yönetimi roman konularını genelde toplumsal eleştiri ve politik analizlerden kaçınarak gençler üzerine de eğitim ağırlıklı mesaj içerikli olur.
İstanbul da yaşamın bu ani ve hızlı dönüşümü Batıya dahası Paris'e öğrenime giden orta sınıf gençlerin yaşamına ve kültürüne de etki eder. Gençler, Batılı gibi davranmaya çalışırken gülünç duruma düşerler. Paşa ve bey çocukları, kısmen de aile çevreleri eski / yeni ( batı – doğu ) ekseninde tartışmalar yaratırlar. Tanzimat romanı bu çelişkiler üzerinden kendine alan açmaya çalışır.