Şimdi Edip Cansever'in şiir serüveninde İkinci Yeni dönemi diye bir bölüm ayırmak mekanik bir yaklaşım olur. Bu tutum, başlangıcında neyse ne de, sonrasında da köksüz olduğu yargısına vardırır kişiyi. Geleneksel bağlamda bu doğru olsa bile şairin kendi gövdesine saldığı kökleri görmezlikten gelmek, kurulan bir şiir fırtınasını kavrayamamak demektir. Bu da, şiirin Orta Çağ'daki deliler gemisine bindirilip sürgüne gönderilmesinden başka bir şey değildir.
Bu çıkmazda beliren yanlışlığı aşmak, Edip Cansever'in aynasını ne zaman oluşturduğuna bakmakla gerçekleştirilebilir. Sanıyorum, bu gerçekleştirildiğinde ancak Edip Cansever'in aynasında yansıyan şiir algılanabilecek, boyutları anlaşılabilecektir. Yoksa Edip Cansever'le buluştuğu için sevinen Türkçe'nin sevincini anlamak olanaksızlaşacaktır. Oysa kavranılması gereken budur. Çünkü dönüştürücü olan budur.
Şimdi Edip Cansever'in şiir serüveninde İkinci Yeni dönemi diye bir bölüm ayırmak mekanik bir yaklaşım olur. Bu tutum, başlangıcında neyse ne de, sonrasında da köksüz olduğu yargısına vardırır kişiyi. Geleneksel bağlamda bu doğru olsa bile şairin kendi gövdesine saldığı kökleri görmezlikten gelmek, kurulan bir şiir fırtınasını kavrayamamak demektir. Bu da, şiirin Orta Çağ'daki deliler gemisine bindirilip sürgüne gönderilmesinden başka bir şey değildir.
Bu çıkmazda beliren yanlışlığı aşmak, Edip Cansever'in aynasını ne zaman oluşturduğuna bakmakla gerçekleştirilebilir. Sanıyorum, bu gerçekleştirildiğinde ancak Edip Cansever'in aynasında yansıyan şiir algılanabilecek, boyutları anlaşılabilecektir. Yoksa Edip Cansever'le buluştuğu için sevinen Türkçe'nin sevincini anlamak olanaksızlaşacaktır. Oysa kavranılması gereken budur. Çünkü dönüştürücü olan budur.