#smrgKİTABEVİ Ekmek Yoksa Abur Cubur Yesinler: Kapitalizm açlığı ve obeziteyi nasıl yarattı? -
Dünya nüfusunun dörtte biri “fazla kilolarıyla” savaşırken diğer dörtte biri açlıkla boğuşuyor. Yani dünya nüfusun yarısı kötü besleniyor. Kötü beslenmenin ötesinde zehirleniyor. Sofraları şeker, soya, katkı maddesi ve tarım ilacı kalıntılarıyla dolu, GDO'lu yiyecekler dolduruyor. Reklamlarla manipüle edilen insanlar, özellikle de çocuklar, fastfood bağımlısı oluyor. Obezite “salgını” büyüyor, kanser oranı artıyor. Küçük çiftlikler ortadan kalktıkça dev tarım arazileri ve vahim durumdaki besi çiftlikleri yayılıyor. Ormansızlaşma, çevre kirliliği, toprak verimsizliği, zehirlilik artarken tür çeşitliliği azalıyor ve doğaya geri dönüşü olmayan hasarlar veriliyor. Doğanın bir parçası olan bedenimizin ekolojik dengesi bozuluyor. Küresel gıda krizi her yönüyle alarm verirken şirketler kârlarını artırmaya devam ediyor.
İşte bu yüzden, dev gıda şirketlerinin ve devletlerin yarattıkları bu küresel gıda krizine karşı kayıtsızlığı en iyi bu cümle özetliyor: “Ekmek yoksa abur cubur yesinler.”
YAZAR Robert Albritton, Toronto, Canada'da bulunan York Üniversitesi'nde Siyaset Bilimi profesörüdür. Marksist politik ekonomi uzmanıdır ve çalışmalarında ekolojik ve küresel sorunları bu perspektiften inceler. Çince, Korece ve Farsça gibi çeşitli dillere çevrilen kitaplarından bazıları şunlardır: A Japanese Reconstruction of Marxist Theory (l986), Dialectics and Deconstruction in Political Economy (1999), Economics Transformed: Discovering the Brilliance of Marx (2007), Political Economy and Global Capitalism: The 21st Century, Present and Future (Bob Jessop ve Richard Westra ile birlikte, 2010), Yeni Diyalektik ve Politik İktisat (John Simoulidis ile birlikte, Notabene yay., 2015).
Dünya nüfusunun dörtte biri “fazla kilolarıyla” savaşırken diğer dörtte biri açlıkla boğuşuyor. Yani dünya nüfusun yarısı kötü besleniyor. Kötü beslenmenin ötesinde zehirleniyor. Sofraları şeker, soya, katkı maddesi ve tarım ilacı kalıntılarıyla dolu, GDO'lu yiyecekler dolduruyor. Reklamlarla manipüle edilen insanlar, özellikle de çocuklar, fastfood bağımlısı oluyor. Obezite “salgını” büyüyor, kanser oranı artıyor. Küçük çiftlikler ortadan kalktıkça dev tarım arazileri ve vahim durumdaki besi çiftlikleri yayılıyor. Ormansızlaşma, çevre kirliliği, toprak verimsizliği, zehirlilik artarken tür çeşitliliği azalıyor ve doğaya geri dönüşü olmayan hasarlar veriliyor. Doğanın bir parçası olan bedenimizin ekolojik dengesi bozuluyor. Küresel gıda krizi her yönüyle alarm verirken şirketler kârlarını artırmaya devam ediyor.
İşte bu yüzden, dev gıda şirketlerinin ve devletlerin yarattıkları bu küresel gıda krizine karşı kayıtsızlığı en iyi bu cümle özetliyor: “Ekmek yoksa abur cubur yesinler.”
YAZAR Robert Albritton, Toronto, Canada'da bulunan York Üniversitesi'nde Siyaset Bilimi profesörüdür. Marksist politik ekonomi uzmanıdır ve çalışmalarında ekolojik ve küresel sorunları bu perspektiften inceler. Çince, Korece ve Farsça gibi çeşitli dillere çevrilen kitaplarından bazıları şunlardır: A Japanese Reconstruction of Marxist Theory (l986), Dialectics and Deconstruction in Political Economy (1999), Economics Transformed: Discovering the Brilliance of Marx (2007), Political Economy and Global Capitalism: The 21st Century, Present and Future (Bob Jessop ve Richard Westra ile birlikte, 2010), Yeni Diyalektik ve Politik İktisat (John Simoulidis ile birlikte, Notabene yay., 2015).