Tarde'a göre Adam Smith'den Marx'a ekonomi-politik, Comte'un "düzen" fikrinden Durkheim'ın kolektif tasavvurlarına sosyoloji bir "aşkınlık" yanılsaması içindedir: belli bir noktada "yukarıdan gelen bir el" vardır sanki - ve işlere müdahale etmekte, düzene koymaktadır. Walter Benjamin bu bozukluğun en muhteşem tarifini yapmıştı: şeylere dokunmaya çabalayıp müdahale edemeyen bir meleğin kısırdöngüsü...
Adam Smith bir "görünmez el" tanımlamıştı - onun ekonomi-politiğine karşı çıkarken Marx da Sermaye'yi tanrısal, tüm mistifikasyonların, dolayısıyla metalar fetişizminin kaynağı olan ideolojik bir mefhum olarak tartışma sürecine dahil etti; en kötüsü Durkheim Tanrı = Toplum özdeşliğini dayattı. İnsanlar bu "aşkın" realitelerin altında toplanıp birbirlerine "benziyorlardı". Oysa tam aksine Tarde bu "benzeyişin nasıl gerçekleştiğini açıklamak gerektiğini" vurgular... Başka bir deyişle ekonomi-politiğin açıklamaya başlamasından önce açıklanması gerekir...
-Ulus Baker-
(Tanıtım Bülteninden)
Tarde'a göre Adam Smith'den Marx'a ekonomi-politik, Comte'un "düzen" fikrinden Durkheim'ın kolektif tasavvurlarına sosyoloji bir "aşkınlık" yanılsaması içindedir: belli bir noktada "yukarıdan gelen bir el" vardır sanki - ve işlere müdahale etmekte, düzene koymaktadır. Walter Benjamin bu bozukluğun en muhteşem tarifini yapmıştı: şeylere dokunmaya çabalayıp müdahale edemeyen bir meleğin kısırdöngüsü...
Adam Smith bir "görünmez el" tanımlamıştı - onun ekonomi-politiğine karşı çıkarken Marx da Sermaye'yi tanrısal, tüm mistifikasyonların, dolayısıyla metalar fetişizminin kaynağı olan ideolojik bir mefhum olarak tartışma sürecine dahil etti; en kötüsü Durkheim Tanrı = Toplum özdeşliğini dayattı. İnsanlar bu "aşkın" realitelerin altında toplanıp birbirlerine "benziyorlardı". Oysa tam aksine Tarde bu "benzeyişin nasıl gerçekleştiğini açıklamak gerektiğini" vurgular... Başka bir deyişle ekonomi-politiğin açıklamaya başlamasından önce açıklanması gerekir...
-Ulus Baker-
(Tanıtım Bülteninden)