#smrgKİTABEVİ Ekran Bellek : Kültür Endüstirisinde Bellek Yitimi -
Ekran teknolojisi ürün yelpazesini genişlettikçe yaşamın her alanına yayılmış, görme bakma seyretmenin öne çıktığı, ekranlı bir toplumu yaratmıştır. Kültür endüstrisi bağlamında endüstriyelleşen ekranın sonsuz büyülü akışına kendini bırakan insan, belleğini dışsal bir araca emanet eder hale gelmiştir.
Ekran Bellek- Kültür Endüstrisinde Bellek Yitimi, tam da bu noktada ekranı seyre dalan insanın bireysel belleği ile ekran arasındaki olumsuz ilişkinin izlerini araştırıyor. Ekrana bağımlılık arttıkça kendi belleğindense ekranın belleğine güvenmenin ardından gelecek olan olumsuzlukları odağına alıyor. Bellek, tarihsel süreç içinde önce felsefenin ardından psikoloji biliminin konusu olmuştur. İletişim çalışmalarında ele alınması ise yakın zamana dayanıyor. İletişim çalışmalarında bellek konusunu sıklıkla toplumsal bellek ile ele alınırken, bu çalışma “bireysel bellek” ve “bellek yitimi”ni merkeze alıyor.
Kitap, Sigmund Freud'un “perde anı” kavramından hareketle zihnin nasıl bir ekran gibi çalıştığını, ekranların gündelik yaşamda kullanımın artmasıyla bellek yitimi arasındaki ilişkiyi açıklama iddiası taşıyor. Freud denilince akla ilk rüyalar gelir. Bu çalışma Freud'u rüya adamı olmaktan çıkartıp, günlük yaşam gerçekliğiyle bağlantısını ortaya koyuyor, gündelik yaşamda gündüz düşleri yaşatan dört ekran ile bellek yitimi arasındaki ilişkiyi kuramsal bir zemine taşıyor ve yapılan alan çalışmasıyla kişilerin ekran hikayelerini bizlere sunuyor.
Ekran teknolojisi ürün yelpazesini genişlettikçe yaşamın her alanına yayılmış, görme bakma seyretmenin öne çıktığı, ekranlı bir toplumu yaratmıştır. Kültür endüstrisi bağlamında endüstriyelleşen ekranın sonsuz büyülü akışına kendini bırakan insan, belleğini dışsal bir araca emanet eder hale gelmiştir.
Ekran Bellek- Kültür Endüstrisinde Bellek Yitimi, tam da bu noktada ekranı seyre dalan insanın bireysel belleği ile ekran arasındaki olumsuz ilişkinin izlerini araştırıyor. Ekrana bağımlılık arttıkça kendi belleğindense ekranın belleğine güvenmenin ardından gelecek olan olumsuzlukları odağına alıyor. Bellek, tarihsel süreç içinde önce felsefenin ardından psikoloji biliminin konusu olmuştur. İletişim çalışmalarında ele alınması ise yakın zamana dayanıyor. İletişim çalışmalarında bellek konusunu sıklıkla toplumsal bellek ile ele alınırken, bu çalışma “bireysel bellek” ve “bellek yitimi”ni merkeze alıyor.
Kitap, Sigmund Freud'un “perde anı” kavramından hareketle zihnin nasıl bir ekran gibi çalıştığını, ekranların gündelik yaşamda kullanımın artmasıyla bellek yitimi arasındaki ilişkiyi açıklama iddiası taşıyor. Freud denilince akla ilk rüyalar gelir. Bu çalışma Freud'u rüya adamı olmaktan çıkartıp, günlük yaşam gerçekliğiyle bağlantısını ortaya koyuyor, gündelik yaşamda gündüz düşleri yaşatan dört ekran ile bellek yitimi arasındaki ilişkiyi kuramsal bir zemine taşıyor ve yapılan alan çalışmasıyla kişilerin ekran hikayelerini bizlere sunuyor.