Yerinde duramaz, sağa sola sıçrar, başka katmanlarda başka başka anlamlar arar. Aramakla da kalmaz bir av tazısı gibi yeni vurulmuş keklikler taşır bizlere. Ne yazarsa yazsın, ne söylerse söylesin bir hüzün dolaşır dizeleri arasında…
Şiirinde insancılık ile toplumculuk, ben ile öteki, dün ile yarın arasında gidip gelen bir ara kapıyı sürekli açık tutar. Sanki okunan şiir değil de, tanrıların daha dünyevi/insani olduğu dönemlere ait kutsal metinlerin sesidir:
Bir yandan "Memleketim: kafan hep başka yerlerde!" derken, öte yandan da "Nereye çocuk nereye? Bu bahçeden mi geçilir insanın kendisine?" diyerek kendisiyle hesaplaşmaktan kaçınmaz.
Yerinde duramaz, sağa sola sıçrar, başka katmanlarda başka başka anlamlar arar. Aramakla da kalmaz bir av tazısı gibi yeni vurulmuş keklikler taşır bizlere. Ne yazarsa yazsın, ne söylerse söylesin bir hüzün dolaşır dizeleri arasında…
Şiirinde insancılık ile toplumculuk, ben ile öteki, dün ile yarın arasında gidip gelen bir ara kapıyı sürekli açık tutar. Sanki okunan şiir değil de, tanrıların daha dünyevi/insani olduğu dönemlere ait kutsal metinlerin sesidir:
Bir yandan "Memleketim: kafan hep başka yerlerde!" derken, öte yandan da "Nereye çocuk nereye? Bu bahçeden mi geçilir insanın kendisine?" diyerek kendisiyle hesaplaşmaktan kaçınmaz.