#smrgKİTABEVİ Eleştirel Bir Sosyolojiye Doğru - 2024
Editör:
Kondisyon:
Yeni
Sunuş / Önsöz / Sonsöz / Giriş:
Basıldığı Matbaa:
Dizi Adı:
ISBN-10:
6057789587
Kargoya Teslim Süresi:
3&6
Hazırlayan:
Cilt:
Amerikan Cilt
Boyut:
14x20
Sayfa Sayısı:
216
Basım Yeri:
Ankara
Baskı:
1
Basım Tarihi:
2024
Çeviren:
Bekir Balkız
Kapak Türü:
Karton Kapak
Kağıt Türü:
Enso
Dili:
Türkçe
Kategori:
indirimli
120,00
Havale/EFT ile:
116,40
Siparişiniz 3&6 iş günü arasında kargoda
1199229806
616720
https://www.simurgkitabevi.com/elestirel-bir-sosyolojiye-dogru-2024
Eleştirel Bir Sosyolojiye Doğru - 2024 #smrgKİTABEVİ
120.00
Gerçekten de özgürleştirici akıl kendi iddialarını meşrulaştırmak için sağduyunun ötesine geçmeli ve sağduyunun kendi doğruluğundan emin olmasını sağlayan gündelik varoluşu –mantıkdışı bir şekilde değil– soğukkanlılıkla sorgulamalıdır. Özgürleştirici akıl sağduyusal deneyimin insanlara hâlihazırda sunduğu bilgiyi sadece yeniden dile getirmeye çalışan – tutsaklığın bilimi ya da onun eleştirisi gibi– diğer teorilerle basitçe rekabet etmez.
Özgürleştirici akıl sağduyusal deneyimin sunduğu bu bilginin geçerliliğini hiç tereddüt etmeden reddeder; bu bilgiyi inandırıcı olmayan, kısmî, tarihsel açıdan sınırlı bir bilgi olarak, kötürümleştirilmiş, sakatlanmış, köreltilmiş bir varoluşun yansıması olarak tasvir eder. O sağduyu ile değil, aksine sağduyunun temelini oluşturan –sosyal gerçeklik olarak adlandırılan– pratik *deneyim+ ile mücadele eder….
Sağduyu insanlardan özgürleştirici aklın kabul etmekte zorlandığı *toplumun+ ‘doğa yasaları'na inanmalarını istediğinde, bunun karşısında özgürleştirici akıl kendini sağduyusal olgu ve kanıt toplama yöntemini ve sağduyusal akıl yürütme mantığını yeniden gözden geçirmekle sınırlamaz. Özgürleştirici akıl, kaçınılmaz olarak, bu türden olguları ve kanıtları sağlayan ve sağduyusal akıl yürütmeyi teşvik eden ‘deneyimi' hedef alır. O sözde ‘*toplumsal+ doğa'nın ‘doğallığını' sorgular…
Özetlemek gerekirse, özgürleştirici akıl sağduyu ile üç önemli cephede çatışır: (i) sağduyunun insanın doğası –ya da toplumsal doğa– olduğunu iddia ettiği şeyin ‘doğal olmadığını' göstermeye çalışır; (ii) sağduyunun alternatif gerçeklikleri reddettiğini ortaya koyar ve onu mahkûm eder ve (iii) sağduyunun –insanın tarihsel çıkmazını sürdürerek– salt araçsal terimlerle ifade edilebilecek türde çok sayıda mini probleme dönüştürüp bölük pörçük hâle getirdiği varoluşsal meselelerin meşruiyetini yeniden tesis etmeye çalışır. Özgürleştirici akıl, bu üç konudaki görüş ayrılığından dolayı, Durksonscu sosyolojide yapılanın aksine, sağduyuyu –doğru veya yanlış bir şekilde– düzeltmekle ve sağduyuyla ilgili teorik olarak daha sofistike bir analiz geliştirmeye çalışmakla yetinemez…
Özgürleştirici akıl sağduyusal deneyimin sunduğu bu bilginin geçerliliğini hiç tereddüt etmeden reddeder; bu bilgiyi inandırıcı olmayan, kısmî, tarihsel açıdan sınırlı bir bilgi olarak, kötürümleştirilmiş, sakatlanmış, köreltilmiş bir varoluşun yansıması olarak tasvir eder. O sağduyu ile değil, aksine sağduyunun temelini oluşturan –sosyal gerçeklik olarak adlandırılan– pratik *deneyim+ ile mücadele eder….
Sağduyu insanlardan özgürleştirici aklın kabul etmekte zorlandığı *toplumun+ ‘doğa yasaları'na inanmalarını istediğinde, bunun karşısında özgürleştirici akıl kendini sağduyusal olgu ve kanıt toplama yöntemini ve sağduyusal akıl yürütme mantığını yeniden gözden geçirmekle sınırlamaz. Özgürleştirici akıl, kaçınılmaz olarak, bu türden olguları ve kanıtları sağlayan ve sağduyusal akıl yürütmeyi teşvik eden ‘deneyimi' hedef alır. O sözde ‘*toplumsal+ doğa'nın ‘doğallığını' sorgular…
Özetlemek gerekirse, özgürleştirici akıl sağduyu ile üç önemli cephede çatışır: (i) sağduyunun insanın doğası –ya da toplumsal doğa– olduğunu iddia ettiği şeyin ‘doğal olmadığını' göstermeye çalışır; (ii) sağduyunun alternatif gerçeklikleri reddettiğini ortaya koyar ve onu mahkûm eder ve (iii) sağduyunun –insanın tarihsel çıkmazını sürdürerek– salt araçsal terimlerle ifade edilebilecek türde çok sayıda mini probleme dönüştürüp bölük pörçük hâle getirdiği varoluşsal meselelerin meşruiyetini yeniden tesis etmeye çalışır. Özgürleştirici akıl, bu üç konudaki görüş ayrılığından dolayı, Durksonscu sosyolojide yapılanın aksine, sağduyuyu –doğru veya yanlış bir şekilde– düzeltmekle ve sağduyuyla ilgili teorik olarak daha sofistike bir analiz geliştirmeye çalışmakla yetinemez…
Gerçekten de özgürleştirici akıl kendi iddialarını meşrulaştırmak için sağduyunun ötesine geçmeli ve sağduyunun kendi doğruluğundan emin olmasını sağlayan gündelik varoluşu –mantıkdışı bir şekilde değil– soğukkanlılıkla sorgulamalıdır. Özgürleştirici akıl sağduyusal deneyimin insanlara hâlihazırda sunduğu bilgiyi sadece yeniden dile getirmeye çalışan – tutsaklığın bilimi ya da onun eleştirisi gibi– diğer teorilerle basitçe rekabet etmez.
Özgürleştirici akıl sağduyusal deneyimin sunduğu bu bilginin geçerliliğini hiç tereddüt etmeden reddeder; bu bilgiyi inandırıcı olmayan, kısmî, tarihsel açıdan sınırlı bir bilgi olarak, kötürümleştirilmiş, sakatlanmış, köreltilmiş bir varoluşun yansıması olarak tasvir eder. O sağduyu ile değil, aksine sağduyunun temelini oluşturan –sosyal gerçeklik olarak adlandırılan– pratik *deneyim+ ile mücadele eder….
Sağduyu insanlardan özgürleştirici aklın kabul etmekte zorlandığı *toplumun+ ‘doğa yasaları'na inanmalarını istediğinde, bunun karşısında özgürleştirici akıl kendini sağduyusal olgu ve kanıt toplama yöntemini ve sağduyusal akıl yürütme mantığını yeniden gözden geçirmekle sınırlamaz. Özgürleştirici akıl, kaçınılmaz olarak, bu türden olguları ve kanıtları sağlayan ve sağduyusal akıl yürütmeyi teşvik eden ‘deneyimi' hedef alır. O sözde ‘*toplumsal+ doğa'nın ‘doğallığını' sorgular…
Özetlemek gerekirse, özgürleştirici akıl sağduyu ile üç önemli cephede çatışır: (i) sağduyunun insanın doğası –ya da toplumsal doğa– olduğunu iddia ettiği şeyin ‘doğal olmadığını' göstermeye çalışır; (ii) sağduyunun alternatif gerçeklikleri reddettiğini ortaya koyar ve onu mahkûm eder ve (iii) sağduyunun –insanın tarihsel çıkmazını sürdürerek– salt araçsal terimlerle ifade edilebilecek türde çok sayıda mini probleme dönüştürüp bölük pörçük hâle getirdiği varoluşsal meselelerin meşruiyetini yeniden tesis etmeye çalışır. Özgürleştirici akıl, bu üç konudaki görüş ayrılığından dolayı, Durksonscu sosyolojide yapılanın aksine, sağduyuyu –doğru veya yanlış bir şekilde– düzeltmekle ve sağduyuyla ilgili teorik olarak daha sofistike bir analiz geliştirmeye çalışmakla yetinemez…
Özgürleştirici akıl sağduyusal deneyimin sunduğu bu bilginin geçerliliğini hiç tereddüt etmeden reddeder; bu bilgiyi inandırıcı olmayan, kısmî, tarihsel açıdan sınırlı bir bilgi olarak, kötürümleştirilmiş, sakatlanmış, köreltilmiş bir varoluşun yansıması olarak tasvir eder. O sağduyu ile değil, aksine sağduyunun temelini oluşturan –sosyal gerçeklik olarak adlandırılan– pratik *deneyim+ ile mücadele eder….
Sağduyu insanlardan özgürleştirici aklın kabul etmekte zorlandığı *toplumun+ ‘doğa yasaları'na inanmalarını istediğinde, bunun karşısında özgürleştirici akıl kendini sağduyusal olgu ve kanıt toplama yöntemini ve sağduyusal akıl yürütme mantığını yeniden gözden geçirmekle sınırlamaz. Özgürleştirici akıl, kaçınılmaz olarak, bu türden olguları ve kanıtları sağlayan ve sağduyusal akıl yürütmeyi teşvik eden ‘deneyimi' hedef alır. O sözde ‘*toplumsal+ doğa'nın ‘doğallığını' sorgular…
Özetlemek gerekirse, özgürleştirici akıl sağduyu ile üç önemli cephede çatışır: (i) sağduyunun insanın doğası –ya da toplumsal doğa– olduğunu iddia ettiği şeyin ‘doğal olmadığını' göstermeye çalışır; (ii) sağduyunun alternatif gerçeklikleri reddettiğini ortaya koyar ve onu mahkûm eder ve (iii) sağduyunun –insanın tarihsel çıkmazını sürdürerek– salt araçsal terimlerle ifade edilebilecek türde çok sayıda mini probleme dönüştürüp bölük pörçük hâle getirdiği varoluşsal meselelerin meşruiyetini yeniden tesis etmeye çalışır. Özgürleştirici akıl, bu üç konudaki görüş ayrılığından dolayı, Durksonscu sosyolojide yapılanın aksine, sağduyuyu –doğru veya yanlış bir şekilde– düzeltmekle ve sağduyuyla ilgili teorik olarak daha sofistike bir analiz geliştirmeye çalışmakla yetinemez…
Yorum yaz
Bu kitabı henüz kimse eleştirmemiş.