11 Eylül 2001 terör saldırıları sonrasında ortaya atılan ve şu ana kadar tarihteki en kapsamlı “terörle mücadele” kampanyası olan “Teröre Karşı Savaş” kampanyası, Irak ve Afganistan işgallerinden DEAŞ'a karşı uluslararası koalisyona, küresel ölçekte gerçekleştirilen hedefli suikastlardan özel kuvvetler ve istihbarat örgütlerinin örtülü operasyonlarına, terörizmle mücadele adına çıkarılan yasa ve oluşturulan güvenlik kurumlarından uluslararası hukuka yönelik düzenlemelere kadar tüm dünyaya yayılan geniş ölçekli bir dizi terörizmle mücadele uygulamaları bütünüdür.
Amerikan dış politikasını son yirmi yılda önemli ölçüde yönlendiren Teröre Karşı Savaş'a eleştirel bir yaklaşım getirilmeye çalışılan bu kitapta, yerli literatürde çok fazla tanınmayan, dolayısıyla da yaklaşımları ve yöntemleri nadiren kullanılan bir araştırma gündemi olan "Eleştirel Terörizm Çalışmaları"nın perspektifi temel alınmıştır.
Teröre Karşı Savaş'ın söylemsel bağlamının kimlik ve dış politika ilişkisi çerçevesinde incelenmesinin yanı sıra, Amerikan terörizmle mücadele uygulamalarının biyopolitika/yönetimsellik kavramıyla yorumlanması ve 11 Eylül sonrası terörizm ve terörizmle mücadelenin popüler kültürdeki meşrulaştırma biçimlerini sorunsallaştıran bu çalışmanın Eleştirel Güvenlik ve Terörizm çalışmaları literatürüne katkı sağlayacağı umut edilmektedir.
Teröre Karşı Savaş'ın yarattığı insan hakları ihlallerini, ulusal kimliğe dayalı politik dilin terörizmle mücadelede nasıl araçsallaştırıldığını, popüler kültürün askerî işgallere, işkenceye ve istisna rejimlerine nasıl meşruiyet sağladığını "Eleştirel Terörizm Çalışmaları"nın sunduğu imkânlar ile ortaya koymak, ana akım teorilerin görmezden geldiği hususlara dikkat çekmek için elverişlidir.