Genç sanatçı Paris civarındaki bir ormanda oturmuş, resim yapıyordu. İşine öylesine dalmıştı ki, arkasında durarak çalışmasını seyreden adamı
farketmedi. Ama kulaklarının dibinde atılan gevrek kahkaha onu bu dalgınlığından uyandırdı. Başını çevirince karşısında hiç tanımadığı birini gördü.
Adam, alaycı bir sesle: "Şu canım manzarayı bu kapkara, berbat renklerle öldürmeye nasıl da eliniz varıyor? Yazıklar olsun. dedi ve hiç karşılık beklemeden elinden fırçalarla boyaları kaptığı gibi beze sürmeğe başladı. Az sonra ortaya pırıl pırıl, iç açıcı bir resim çıkmıştı. Yabancı fırçaları bıraktı, ayağa kalktı ve yerlere kadar eğilerek kendini tanıttı: "Manzara ressamı Diaz de la Pena." Genç sanatçı şaşkınlık içinde sadece: "Benim adım da Pierre-August Renoir" diyebildi. İşte, yıllar yılı katran kazanına düşmüş gibi kapkara bir halde devam edegelen resmi, gün ışığına kavuşturan empresyonist sanatçıların mücadeleli hayat hikâyelerini en güzel tablolarından örneklerle bu kitapta bulacaksınız. (Arka kapaktan)
Genç sanatçı Paris civarındaki bir ormanda oturmuş, resim yapıyordu. İşine öylesine dalmıştı ki, arkasında durarak çalışmasını seyreden adamı
farketmedi. Ama kulaklarının dibinde atılan gevrek kahkaha onu bu dalgınlığından uyandırdı. Başını çevirince karşısında hiç tanımadığı birini gördü.
Adam, alaycı bir sesle: "Şu canım manzarayı bu kapkara, berbat renklerle öldürmeye nasıl da eliniz varıyor? Yazıklar olsun. dedi ve hiç karşılık beklemeden elinden fırçalarla boyaları kaptığı gibi beze sürmeğe başladı. Az sonra ortaya pırıl pırıl, iç açıcı bir resim çıkmıştı. Yabancı fırçaları bıraktı, ayağa kalktı ve yerlere kadar eğilerek kendini tanıttı: "Manzara ressamı Diaz de la Pena." Genç sanatçı şaşkınlık içinde sadece: "Benim adım da Pierre-August Renoir" diyebildi. İşte, yıllar yılı katran kazanına düşmüş gibi kapkara bir halde devam edegelen resmi, gün ışığına kavuşturan empresyonist sanatçıların mücadeleli hayat hikâyelerini en güzel tablolarından örneklerle bu kitapta bulacaksınız. (Arka kapaktan)