Bizim gibi aşağıdan sosyalizm geleneğini savunanlar açısından Ekim Devrimi özel bir öneme sahip. Bugün de sahici ve sert bir meydan okumayı bekleyen kapitalizmin gerçekten ürktüğü, geri çekildiği ve ardından yenmek için küresel bir konsensusla saldırıya geçtiği bir kitlesel ayaklanma anıydı Ekim 1917. İşçi sınıfının kolektif eylem gücünün, girişkenliğinin ve yaratıcılığının zirve noktasıydı.
Ekim Devrimi tecrit edildiği, Bolşevikler dünya devriminin yardımını beklerken bu devrim imdada yetişemediği için yenildi fakat Almanya'da faşist hareketin nüveleri denilebilecek güçler tarafından katledilen Rosa Luxemburg'un dediği gibi, dünyanın tüm ezilenlerine ilham veren Ekim Devrimi'yle birlikte, "gelecek her yerde Bolşevizmin!" Bolşevizmin çünkü Bolşevizm, kapitalist devlet aygıtının baldırı çıplaklar tarafından yıkılabileceğini, "ayakların baş olabileceğini" gösterdi.
Bu ilk sayımızda hem Ekim Devrimi hem de kapitalizmin küresel tahribatlarıyla ilgili yazılarla geniş bir bakış açısı sunmayı hedefliyoruz. Yazıların içinde öne çıkan eğilim, bizim Ekim Devrimi'nde de net bir ifadesini gördüğümüz bir sosyalizm anlayışı. Karl Marx ve Friedrich Engels'in muazzam bir çabayla ilk adımlarını attıkları aşağıdan sosyalizm geleneğinin ayırdedici yanı, sosyalizmin işçi sınıfının kendi eyleminin ürünü olacağını savunmasıdır.
Türkiye'de de dünyada da hadiselerin analizinde teorinin merkezine işçi sınıfının kendi hareketini koyan marksist yaklaşım açık ara en kapsamlı teorik gelenek olmayı sürdürüyor. Enternasyonal Sosyalizm, aynı zamanda marksizmi çarpıtan, karalayan ve görmezden gelen geleneklere karşı marksizmin savunusu yapmayı öncelikli hedefi olarak belirliyor.
Yazılar, konularını bu temel yaklaşımın açtığı pencereden bakarak ele alıyor.
Faruk Sevim "Türkiye'de işçi sınıfının şekillenişi" başlıklı yazısında işçi sınıfının nesnel durumunu, örgütlenme düzeyini ve işçi mücadelesinin önündeki barikatları ve hedefleri ele alıyor.
Meltem Oral, "Kriz zamanlarında muhalif dip akıntısı: Neoliberal otoriterizmin kadınlarla imtihanı" başlıklı yazısında kadın sorununu çok çeşitli düzeyleriyle, küresel neoliberal saldırıların ve Türkiye'de cinsiyetçi baskıların kadınlar üzerinde yarattığı yıkımı ele alıyor. Yazı aynı zamanda Türkiye'de yasalar düzeyinde yaşanan değişimlerin kapitalizmin ihtiyaçları ve hükümetin kadınlara bakış açısını gösterdiğini bir dizi örnekle ele alıyor.
Sinan Özbek, "Engels'in 'Tarihsiz Halklar' Kavramı Üzerine" başlıklı yazısında, ulusal sorunların kökenine ve marksist teorinin yaklaşımından daha farklı kavramsal bir çerçeve sunan Engels'in yanılgısına mercek tutuyor. Yazı, ulusal soruna bütünlüklü bir yaklaşımın yönüne de değiniyor.
Volkan Akyıldırım, "Halkların kendi kaderlerini tayin hakkı bugün ne anlama geliyor?" başlıklı yazısında Kürdistan ve Katalonya bağımsızlık referandumlarından yola çıkarak ulusların kendi kaderini tayin hakkı ilkesini de yeniden ele alarak güncel bir tartışma yapıyor.
Enternasyonal Sosyalizm için "Uzun durgunluğun ekonomi politiği" başlıklı yazısını kaleme alan İngiltere'de siyasi faaliyet sürdüren Joseph Choonara, 2008 krizinden bugüne kadar küresel kapitalizmin kriz dinamiklerini Karl Marx'ın kavramlarını ele alarak inceliyor. Kriz kavramı üzerine güçlü teorik tezler geliştiren Choonara, krizler ve sosyal hareketler arasındaki diyalektik ilişkiyi de ele alıyor.
Onur Devrim Üçbaş, "100. yılında Ekim Devrimi: Gelecekten bir manzara" başlıklı yazısında Ekim Devrimi'ne yol açan siyasi, toplumsal ve ekonomik süreçleri ayrıntılı bir şekilde ele almakla kalmıyor, Ekim'in neden güncel bir öneme sahip olduğunu özellikle Arap Baharı'nı değerlendirerek tartışıyor.
Can Irmak Özinanır ise, "Antonio Gramsci'de devrim, hegemonya ve strateji" başlıklı yazısında bir yandan büyük bir devrimciye saygı duruşunda bulunurken, aynı zamanda Gramsci'nin fikirlerinin gelişimini, özellikle Ekim Devrimi ve Lenin'in Gramsci üzerindeki etkilerini hegemonya kavramı etrafında tartışıyor. Yazı hem neredeyse biyografik bir içeriğe sahip hem de Gramsci hakkındaki önyargıları keskin bir şekilde eleştiriyor.
Yıldız Önen ve Şenol Karakaş, "Bolşevik Partisi müzelik bir deneyim midir?" başlıklı yazıyla Ekim Devrimi'nden yola çıkarak parti örgütlenmesi hakkında devam eden tartışmalara değiniyor.
"Kemalizm ve sosyalizm: Anti-emperyalizm, laiklik ve işçi sınıfı" başlıklı yazıda Roni Margulies kemalizm ve milliyetçilik ilişkisini, Türkiye Cumhuriyeti'nin kurucu ideolojisinden sol bir bakış açısı çıkmayacağını tartışıyor.
Özdeş Özbay ise, "Prekarya mı, değişen işçi sınıfı mı?" başlığında marksist değişen işçi sınıfı teorisini ele alıyor ve işçi sınıfının değiştiğini hatta daha da ileri giderek yok olduğunu iddia eden görüşlerle kapsamlı bir tartışma sürdürüyor.
Ozan Tekin, "Arap devrimlerini anlamak" konulu yazısında Arap ezilenlerini 2011 yılında harekete geçiren ekonomik ve toplumsal değişimleri, bu değişimlerin siyasi yansımalarını ele alıyor ve devrimlerin geri çekilmesi ve iç savaşlar ve darbeyle devam eden gelişmelerin Arap halklarının devrimci inisiyatifini görmezden gelmeye neden olmaması gerektiğini tartışıyor. Arap Devrimleri'ni küçümseyen yaklaşım yazının eleştirdiği başlıklardan birisi.
Kitap tanıtımlarında ise Nurdan Düvenci, "Ve Tarih Devam Ediyor ve hesaplaşma bitmedi" başlığında Elsa Morante'nin Ve Tarih devam Ediyor romanını değerlendiriyor. İtalya'nın Nazi Almanya'sının denetimi altına girdiği günlerden itibaren Roma'nın bir kasabasında öğretmenlik yapan bir kadının gözünden İtalya'da faşizmin yükselişini ve iktidara gelişini anlatan roman bir döneme ayna tutyor.
Ozan Ekin Gökşin ise "Halkların Hapishanesinden Ezilenlerin Şenliğine" başlıklı yazısında Z Yayınları'nın uzun bir aradan sonra çıkarttığı ilk kitabı tanıtıyor. Kitap bir çizgi roman. "1917: Rusya'nın Kızıl Yılı" başlıklı çizgi roman Şubat-Ekim 1917 dönemini ele alan çok başarılı bir çalışma.
2018 yılının Mart ayında Enternasyonal Sosyalizm'in ikinci sayısında yeniden buluşmak üzere.
Bizim gibi aşağıdan sosyalizm geleneğini savunanlar açısından Ekim Devrimi özel bir öneme sahip. Bugün de sahici ve sert bir meydan okumayı bekleyen kapitalizmin gerçekten ürktüğü, geri çekildiği ve ardından yenmek için küresel bir konsensusla saldırıya geçtiği bir kitlesel ayaklanma anıydı Ekim 1917. İşçi sınıfının kolektif eylem gücünün, girişkenliğinin ve yaratıcılığının zirve noktasıydı.
Ekim Devrimi tecrit edildiği, Bolşevikler dünya devriminin yardımını beklerken bu devrim imdada yetişemediği için yenildi fakat Almanya'da faşist hareketin nüveleri denilebilecek güçler tarafından katledilen Rosa Luxemburg'un dediği gibi, dünyanın tüm ezilenlerine ilham veren Ekim Devrimi'yle birlikte, "gelecek her yerde Bolşevizmin!" Bolşevizmin çünkü Bolşevizm, kapitalist devlet aygıtının baldırı çıplaklar tarafından yıkılabileceğini, "ayakların baş olabileceğini" gösterdi.
Bu ilk sayımızda hem Ekim Devrimi hem de kapitalizmin küresel tahribatlarıyla ilgili yazılarla geniş bir bakış açısı sunmayı hedefliyoruz. Yazıların içinde öne çıkan eğilim, bizim Ekim Devrimi'nde de net bir ifadesini gördüğümüz bir sosyalizm anlayışı. Karl Marx ve Friedrich Engels'in muazzam bir çabayla ilk adımlarını attıkları aşağıdan sosyalizm geleneğinin ayırdedici yanı, sosyalizmin işçi sınıfının kendi eyleminin ürünü olacağını savunmasıdır.
Türkiye'de de dünyada da hadiselerin analizinde teorinin merkezine işçi sınıfının kendi hareketini koyan marksist yaklaşım açık ara en kapsamlı teorik gelenek olmayı sürdürüyor. Enternasyonal Sosyalizm, aynı zamanda marksizmi çarpıtan, karalayan ve görmezden gelen geleneklere karşı marksizmin savunusu yapmayı öncelikli hedefi olarak belirliyor.
Yazılar, konularını bu temel yaklaşımın açtığı pencereden bakarak ele alıyor.
Faruk Sevim "Türkiye'de işçi sınıfının şekillenişi" başlıklı yazısında işçi sınıfının nesnel durumunu, örgütlenme düzeyini ve işçi mücadelesinin önündeki barikatları ve hedefleri ele alıyor.
Meltem Oral, "Kriz zamanlarında muhalif dip akıntısı: Neoliberal otoriterizmin kadınlarla imtihanı" başlıklı yazısında kadın sorununu çok çeşitli düzeyleriyle, küresel neoliberal saldırıların ve Türkiye'de cinsiyetçi baskıların kadınlar üzerinde yarattığı yıkımı ele alıyor. Yazı aynı zamanda Türkiye'de yasalar düzeyinde yaşanan değişimlerin kapitalizmin ihtiyaçları ve hükümetin kadınlara bakış açısını gösterdiğini bir dizi örnekle ele alıyor.
Sinan Özbek, "Engels'in 'Tarihsiz Halklar' Kavramı Üzerine" başlıklı yazısında, ulusal sorunların kökenine ve marksist teorinin yaklaşımından daha farklı kavramsal bir çerçeve sunan Engels'in yanılgısına mercek tutuyor. Yazı, ulusal soruna bütünlüklü bir yaklaşımın yönüne de değiniyor.
Volkan Akyıldırım, "Halkların kendi kaderlerini tayin hakkı bugün ne anlama geliyor?" başlıklı yazısında Kürdistan ve Katalonya bağımsızlık referandumlarından yola çıkarak ulusların kendi kaderini tayin hakkı ilkesini de yeniden ele alarak güncel bir tartışma yapıyor.
Enternasyonal Sosyalizm için "Uzun durgunluğun ekonomi politiği" başlıklı yazısını kaleme alan İngiltere'de siyasi faaliyet sürdüren Joseph Choonara, 2008 krizinden bugüne kadar küresel kapitalizmin kriz dinamiklerini Karl Marx'ın kavramlarını ele alarak inceliyor. Kriz kavramı üzerine güçlü teorik tezler geliştiren Choonara, krizler ve sosyal hareketler arasındaki diyalektik ilişkiyi de ele alıyor.
Onur Devrim Üçbaş, "100. yılında Ekim Devrimi: Gelecekten bir manzara" başlıklı yazısında Ekim Devrimi'ne yol açan siyasi, toplumsal ve ekonomik süreçleri ayrıntılı bir şekilde ele almakla kalmıyor, Ekim'in neden güncel bir öneme sahip olduğunu özellikle Arap Baharı'nı değerlendirerek tartışıyor.
Can Irmak Özinanır ise, "Antonio Gramsci'de devrim, hegemonya ve strateji" başlıklı yazısında bir yandan büyük bir devrimciye saygı duruşunda bulunurken, aynı zamanda Gramsci'nin fikirlerinin gelişimini, özellikle Ekim Devrimi ve Lenin'in Gramsci üzerindeki etkilerini hegemonya kavramı etrafında tartışıyor. Yazı hem neredeyse biyografik bir içeriğe sahip hem de Gramsci hakkındaki önyargıları keskin bir şekilde eleştiriyor.
Yıldız Önen ve Şenol Karakaş, "Bolşevik Partisi müzelik bir deneyim midir?" başlıklı yazıyla Ekim Devrimi'nden yola çıkarak parti örgütlenmesi hakkında devam eden tartışmalara değiniyor.
"Kemalizm ve sosyalizm: Anti-emperyalizm, laiklik ve işçi sınıfı" başlıklı yazıda Roni Margulies kemalizm ve milliyetçilik ilişkisini, Türkiye Cumhuriyeti'nin kurucu ideolojisinden sol bir bakış açısı çıkmayacağını tartışıyor.
Özdeş Özbay ise, "Prekarya mı, değişen işçi sınıfı mı?" başlığında marksist değişen işçi sınıfı teorisini ele alıyor ve işçi sınıfının değiştiğini hatta daha da ileri giderek yok olduğunu iddia eden görüşlerle kapsamlı bir tartışma sürdürüyor.
Ozan Tekin, "Arap devrimlerini anlamak" konulu yazısında Arap ezilenlerini 2011 yılında harekete geçiren ekonomik ve toplumsal değişimleri, bu değişimlerin siyasi yansımalarını ele alıyor ve devrimlerin geri çekilmesi ve iç savaşlar ve darbeyle devam eden gelişmelerin Arap halklarının devrimci inisiyatifini görmezden gelmeye neden olmaması gerektiğini tartışıyor. Arap Devrimleri'ni küçümseyen yaklaşım yazının eleştirdiği başlıklardan birisi.
Kitap tanıtımlarında ise Nurdan Düvenci, "Ve Tarih Devam Ediyor ve hesaplaşma bitmedi" başlığında Elsa Morante'nin Ve Tarih devam Ediyor romanını değerlendiriyor. İtalya'nın Nazi Almanya'sının denetimi altına girdiği günlerden itibaren Roma'nın bir kasabasında öğretmenlik yapan bir kadının gözünden İtalya'da faşizmin yükselişini ve iktidara gelişini anlatan roman bir döneme ayna tutyor.
Ozan Ekin Gökşin ise "Halkların Hapishanesinden Ezilenlerin Şenliğine" başlıklı yazısında Z Yayınları'nın uzun bir aradan sonra çıkarttığı ilk kitabı tanıtıyor. Kitap bir çizgi roman. "1917: Rusya'nın Kızıl Yılı" başlıklı çizgi roman Şubat-Ekim 1917 dönemini ele alan çok başarılı bir çalışma.
2018 yılının Mart ayında Enternasyonal Sosyalizm'in ikinci sayısında yeniden buluşmak üzere.