Zengin olma emelleriyle çıktığı yolculukta yeni bir ülkeye rastlayan kahraman, burada başına gelenleri birinci ağızdan okuyucuyla paylaşır. Bu “hiçbir yer” ütopyasında insanlar cana yakın, çalışkan, sağlıklı ve Galatea tarafından oyulmuşçasına güzeldirler. Manzarası nefes kesici, yemekleri daha bir lezzetli, kuşları, çiçekleri her renktendir. Fakat zamanla ülkenin din, para, eğitim, teknoloji konularındaki tartışmalı uygulamalarını öğrendikçe ütopya yerini distopyaya bırakır. Kahramanımızın zengin olmayı umduğu ülkede paranın maddesel bir değeri yoktur, soğuk algınlığına yakalanması durumunda hapisle cezalandırılacaktır.
Yazar Samuel Butler'ın Victoria dönemi İngiltere'sine duyduğu nefret; bu eserde eleştirel dilini ustaca kullanmasıyla karşımıza çıkar. Karşıtı olduğu dogmatik düşünce yapısı, ezici hızda büyüyen endüstriyel gelişmeler ve dönemin hukuki çarpıklıkları adeta Erewhon'un tezatlıklarında gizlidir. Bu heyecan dolu serüven bir aşk hikayesi barındırdığı gibi, makinelerin insanlığa hükmetmesi üzerine yoğunlaşarak bizlere bilim kurgu edebiyatının da kapısını aralar.