Ama insanoğlunun büyük serüveninden, o tragedyadan herkes payını almış.
Murat Şahin'in insanlarını tanıyorsunuz aslında. Sokakta, otobüslerde, trenlerde, çay ocaklarında, servislerde hep onlar var. Kim bilir, yıkık kaşlarının altından belki size de bakıyor, hikâyelerine alıyorlardır.
Esnaf Lokantası'nı okuduktan sonra tıpkı Montaigne'in dediği gibi, "karnı doymuş bir davetli" olarak kalkıp gidecek misiniz, bilemem! Aydoğan Yavaşlı
"'Buralarda esnaf lokantası var mı?'
Onu ilk o gün gördüm. Yaşadığım küçük kasabaya yeni geldiği belliydi. Giyimi bizden farklıydı. Sözcükler ağzından tane tane dökülüyor ve tok bir sesle konuşuyordu....
Henüz on beş yaşındaydım. Zamanımın çoğunu okumaya ve futbola ayırıyordum. Şiirle yatıp öyküyle kalkıyordum. Edebiyat lafı geçti mi akan sular dururdu....
'Yeni hocayı neden sevmedin?'
'Anarşistmiş. Babam dedi ki, böyle adamlar burayı karıştırır.'
'Ağabey bu şairi tanıyor musun?' diye sordum. 'Biliyor musun, bu kitabı bana senden önceki edebiyat öğretmenimiz hediye etmişti. Defalarca okudum.'
'Çok yakından tanıyorum.'
'İnanmıyorum, o kadar çok kafa yordum ki bilemezsin. Kimdir? Bana biraz anlatır mısın?'
'O şair benim.'
'Canım ağabeyim, beni makaraya alma.'
'Ne makarası İhsan, o kadar hukukumuz olsun.'
'Nasıl olur ama ağabey. Burada Nevzat Çorum(*) yazıyor.'
'Bir dönem şiir yayınlatmam yasak olduğu için takma isim kullanmıştım.'"
(*)Yusuf Atılgan, gerçekte kayınbiraderine ait olan bu ismi eserlerinde sıklıkla mahlas olarak kullanmıştır.
Ama insanoğlunun büyük serüveninden, o tragedyadan herkes payını almış.
Murat Şahin'in insanlarını tanıyorsunuz aslında. Sokakta, otobüslerde, trenlerde, çay ocaklarında, servislerde hep onlar var. Kim bilir, yıkık kaşlarının altından belki size de bakıyor, hikâyelerine alıyorlardır.
Esnaf Lokantası'nı okuduktan sonra tıpkı Montaigne'in dediği gibi, "karnı doymuş bir davetli" olarak kalkıp gidecek misiniz, bilemem! Aydoğan Yavaşlı
"'Buralarda esnaf lokantası var mı?'
Onu ilk o gün gördüm. Yaşadığım küçük kasabaya yeni geldiği belliydi. Giyimi bizden farklıydı. Sözcükler ağzından tane tane dökülüyor ve tok bir sesle konuşuyordu....
Henüz on beş yaşındaydım. Zamanımın çoğunu okumaya ve futbola ayırıyordum. Şiirle yatıp öyküyle kalkıyordum. Edebiyat lafı geçti mi akan sular dururdu....
'Yeni hocayı neden sevmedin?'
'Anarşistmiş. Babam dedi ki, böyle adamlar burayı karıştırır.'
'Ağabey bu şairi tanıyor musun?' diye sordum. 'Biliyor musun, bu kitabı bana senden önceki edebiyat öğretmenimiz hediye etmişti. Defalarca okudum.'
'Çok yakından tanıyorum.'
'İnanmıyorum, o kadar çok kafa yordum ki bilemezsin. Kimdir? Bana biraz anlatır mısın?'
'O şair benim.'
'Canım ağabeyim, beni makaraya alma.'
'Ne makarası İhsan, o kadar hukukumuz olsun.'
'Nasıl olur ama ağabey. Burada Nevzat Çorum(*) yazıyor.'
'Bir dönem şiir yayınlatmam yasak olduğu için takma isim kullanmıştım.'"
(*)Yusuf Atılgan, gerçekte kayınbiraderine ait olan bu ismi eserlerinde sıklıkla mahlas olarak kullanmıştır.