#smrgKİTABEVİ Falaka CİLTLİ - 2019
Osmanlı'da çocuk olmak ne demekti? Çocuklar nasıl yetiştirilir, nasıl okula başlar ve nasıl bir eğitim alırlardı? Ahmet Rasim Falaka'da kendisinin çocukluktan ilk gençliğine uzanan hatıraları eşliğinde bu soruların cevaplarını verir. Fatih'teki Sofular Mektebi'nde başladığı ve Darüşşafaka'da tamamladığı eğitimini anlatırken bir yandan da 19. yüzyıl İstanbul'unun gündelik hayatını ve çocukluğunu tasvir eder. Reşat Ekrem Koçu'nun ifadesiyle, Ahmet Rasim'in yazılarında İstanbul, manzaraları ve insanlarıyla sesli ve renkli bir film halinde akar. Falaka da bu filmin en renkli sahnelerini barındırıyor.
Ahmet Rasim (1865-1932) İstanbul üzerine yazdığı yazılarıyla “Şehir Mektupçusu” unvanını alan Ahmet Rasim, Türk edebiyat ve gazeteciliğinin oldukça üretken ve şöhretli simalarındandır. İstanbul'da doğan Ahmet Rasim, babası henüz o doğmadan evi terk ettiğinden annesi Nevber Hanım tarafından ve eniştesinin de yardımlarıyla oldukça zor şartlarda yetiştirildi. Mahalle mekteplerinde başlayan öğrenim hayatını Darüşşafaka'da tamamladı. Kendi çabasıyla Fransızca öğrendi. Posta ve Telgraf Nezareti'nde memur olarak çalışırken bir yandan da Ahmet Mithat'ın gazetesi Tercüman-ı Hakikat'te yazmaya başladı. Hüseyin Rahmi'yle Boşboğaz adlı mizah dergisini çıkardılar. Savaş muhabirliği de yapan Ahmet Rasim, Balkan Savaşı sırasında Sofya'ya, Birinci Dünya Savaşı'nda da Romanya cephesine gitti. 1927'de İstanbul milletvekili olarak TBMM'ye girdi. Küçük yaşlardan beri ilgi duyduğu müziği Darüşşafaka'da öğrenciyken Zekai Dede'den aldığı musiki dersleriyle geliştirdi. Pek çoğunun güftesi kendisine ait olan altmıştan fazla şarkı besteledi. Yazarlık mesleğini hayatının sonuna kadar sürdüren Ahmet Rasim hikâye, roman ve hatıra türlerinden gazete yazılarına, tarih ve okul kitaplarına kadar çok çeşitli alanlarda eserler ortaya koydu. Herhangi bir edebi akıma girmemiş, siyasi ve edebi tartışmalardan uzak, halkı bilgilendirmeyi amaç edinmiş yazarlardandır. Ceride-i Havadis, Basiret, Tasvir-i Efkâr, Sabah, İkdam, Akşam, Cumhuriyet gibi gazetelerde gözleme dayalı, İstanbul hayatını bütün renkleriyle yansıtan, yalın ve güzel Türkçesiyle yazdığı yazılarla şöhret bulmuş, sevilerek takip edilmiştir. Memleketini, halkın ruhunu, âdet ve gelenekleri çok iyi bilip tanıyan yazarın seçme eserlerine Türk Edebiyatı Klasikler Dizimizde yer vermeyi sürdüreceğiz.
Osmanlı'da çocuk olmak ne demekti? Çocuklar nasıl yetiştirilir, nasıl okula başlar ve nasıl bir eğitim alırlardı? Ahmet Rasim Falaka'da kendisinin çocukluktan ilk gençliğine uzanan hatıraları eşliğinde bu soruların cevaplarını verir. Fatih'teki Sofular Mektebi'nde başladığı ve Darüşşafaka'da tamamladığı eğitimini anlatırken bir yandan da 19. yüzyıl İstanbul'unun gündelik hayatını ve çocukluğunu tasvir eder. Reşat Ekrem Koçu'nun ifadesiyle, Ahmet Rasim'in yazılarında İstanbul, manzaraları ve insanlarıyla sesli ve renkli bir film halinde akar. Falaka da bu filmin en renkli sahnelerini barındırıyor.
Ahmet Rasim (1865-1932) İstanbul üzerine yazdığı yazılarıyla “Şehir Mektupçusu” unvanını alan Ahmet Rasim, Türk edebiyat ve gazeteciliğinin oldukça üretken ve şöhretli simalarındandır. İstanbul'da doğan Ahmet Rasim, babası henüz o doğmadan evi terk ettiğinden annesi Nevber Hanım tarafından ve eniştesinin de yardımlarıyla oldukça zor şartlarda yetiştirildi. Mahalle mekteplerinde başlayan öğrenim hayatını Darüşşafaka'da tamamladı. Kendi çabasıyla Fransızca öğrendi. Posta ve Telgraf Nezareti'nde memur olarak çalışırken bir yandan da Ahmet Mithat'ın gazetesi Tercüman-ı Hakikat'te yazmaya başladı. Hüseyin Rahmi'yle Boşboğaz adlı mizah dergisini çıkardılar. Savaş muhabirliği de yapan Ahmet Rasim, Balkan Savaşı sırasında Sofya'ya, Birinci Dünya Savaşı'nda da Romanya cephesine gitti. 1927'de İstanbul milletvekili olarak TBMM'ye girdi. Küçük yaşlardan beri ilgi duyduğu müziği Darüşşafaka'da öğrenciyken Zekai Dede'den aldığı musiki dersleriyle geliştirdi. Pek çoğunun güftesi kendisine ait olan altmıştan fazla şarkı besteledi. Yazarlık mesleğini hayatının sonuna kadar sürdüren Ahmet Rasim hikâye, roman ve hatıra türlerinden gazete yazılarına, tarih ve okul kitaplarına kadar çok çeşitli alanlarda eserler ortaya koydu. Herhangi bir edebi akıma girmemiş, siyasi ve edebi tartışmalardan uzak, halkı bilgilendirmeyi amaç edinmiş yazarlardandır. Ceride-i Havadis, Basiret, Tasvir-i Efkâr, Sabah, İkdam, Akşam, Cumhuriyet gibi gazetelerde gözleme dayalı, İstanbul hayatını bütün renkleriyle yansıtan, yalın ve güzel Türkçesiyle yazdığı yazılarla şöhret bulmuş, sevilerek takip edilmiştir. Memleketini, halkın ruhunu, âdet ve gelenekleri çok iyi bilip tanıyan yazarın seçme eserlerine Türk Edebiyatı Klasikler Dizimizde yer vermeyi sürdüreceğiz.