#smrgKİTABEVİ Fasulye Ayıklama Sanatı Üzerine Bir Tez - 2024
“Sağduyu iyidir, güzeldir... Ama gerçekte nedir? Başka ne söyleneceğini bilmediğinizde söylediğiniz şeydir.”
İnsan hayatında kaderin ve talihin rolü üzerine düşünen, acıyı, kederi, gülüşü, umudu, düşleri içselleştiren bir tür “felsefi komedi” olarak nitelenebilecek Fasulye Ayıklama Sanatı Üzerine Bir Tez'de Mysliwski'nin ustalığı, kolay çözümler ya da avunmalar aramak yerine felsefenin hiç de asık suratlı olmayan doğasını açığa çıkarabilen bir dille, pek çoğuna yanıt bulamayacağının bilincinde olduğu en hayati soruları ardı ardına sıralamaktan geri durmayışında ve gizemle dalga geçebilmesinde kendini gösteriyor.
(Fasulye Ayıklama Sanatı Üzerine Bir Tez 2007 yılında Polonya'nın en önemli edebiyat ödülü Nagroda Literacka “Nike”ye değer görüldü.)
Wieslaw Mysliwski bir “star”ın zıddı – televizyona çıkmıyor, kitleyi eğlendirmiyor. Basitçe düşünüyor ve roman yazıyor.
-Dariusz Nowacki, Newsweek
Wieslaw Mysliwski edebiyatın antropolojinin bir parçası olduğunu düşünen az sayıdaki yazardan biridir. İnsan deneyiminin bütünlüğünden söz ederken, en önemli olan yerine, olan biten her şeyi anlatmak ister. Böyle bir monologdan ortaya çıkabilecek hikmet, teklifsiz bir dille aktarılan bir hikmet olacaktır. Hani Descartes birden ortaya çıksa, bu konuda “Fasulyeleri ayıklıyoruz, öyleyse varız” derdi herhalde.
-Przemyslaw Czaplinski
Diyebilirim ki fasulyelerin ayıklanması 30 yıldır başıma dert olmuştur. Bildiğiniz gibi, insanların güneşin altında bir yandan fasulye ayıklayıp, bir yandan farklı konularda sohbet etmeleri bir komşuluk ilişkisi biçimiydi. Günlük olaylar, eski zamanlar, hayaller, hayaletler, şimdiki ve sonraki dünya, Tanrı, bireysel ve ortak deneyimler hakkındaydı bu sohbetler; insanlar bilgeymiş gibi davranırlar, felsefe yaparlardı, kısacası sınır yoktu, sözcükler insanları her yöne götürürdü. Herkes katılırdı bu eyleme, kadınlar, erkekler, yaşlı ve genç insanlar, hatta çocuklar bile. Bazen düşünürüm de, belki de fasulyeler sadece bu amaçla büyük miktarlarda ekilir, zira bu kadar çok fasulye yediğimi anımsayamıyorum. Ve çocukluğumdaki bu geleneği anımsayarak, onun sözel yapısını, bir kitap yazmanın yapısına nasıl dönüştüreceğimi düşünmeye başlamıştım.
Wieslaw Mysliwski, Polityka 17/18, 29 Nisan-6 Mayıs 2006
“Sağduyu iyidir, güzeldir... Ama gerçekte nedir? Başka ne söyleneceğini bilmediğinizde söylediğiniz şeydir.”
İnsan hayatında kaderin ve talihin rolü üzerine düşünen, acıyı, kederi, gülüşü, umudu, düşleri içselleştiren bir tür “felsefi komedi” olarak nitelenebilecek Fasulye Ayıklama Sanatı Üzerine Bir Tez'de Mysliwski'nin ustalığı, kolay çözümler ya da avunmalar aramak yerine felsefenin hiç de asık suratlı olmayan doğasını açığa çıkarabilen bir dille, pek çoğuna yanıt bulamayacağının bilincinde olduğu en hayati soruları ardı ardına sıralamaktan geri durmayışında ve gizemle dalga geçebilmesinde kendini gösteriyor.
(Fasulye Ayıklama Sanatı Üzerine Bir Tez 2007 yılında Polonya'nın en önemli edebiyat ödülü Nagroda Literacka “Nike”ye değer görüldü.)
Wieslaw Mysliwski bir “star”ın zıddı – televizyona çıkmıyor, kitleyi eğlendirmiyor. Basitçe düşünüyor ve roman yazıyor.
-Dariusz Nowacki, Newsweek
Wieslaw Mysliwski edebiyatın antropolojinin bir parçası olduğunu düşünen az sayıdaki yazardan biridir. İnsan deneyiminin bütünlüğünden söz ederken, en önemli olan yerine, olan biten her şeyi anlatmak ister. Böyle bir monologdan ortaya çıkabilecek hikmet, teklifsiz bir dille aktarılan bir hikmet olacaktır. Hani Descartes birden ortaya çıksa, bu konuda “Fasulyeleri ayıklıyoruz, öyleyse varız” derdi herhalde.
-Przemyslaw Czaplinski
Diyebilirim ki fasulyelerin ayıklanması 30 yıldır başıma dert olmuştur. Bildiğiniz gibi, insanların güneşin altında bir yandan fasulye ayıklayıp, bir yandan farklı konularda sohbet etmeleri bir komşuluk ilişkisi biçimiydi. Günlük olaylar, eski zamanlar, hayaller, hayaletler, şimdiki ve sonraki dünya, Tanrı, bireysel ve ortak deneyimler hakkındaydı bu sohbetler; insanlar bilgeymiş gibi davranırlar, felsefe yaparlardı, kısacası sınır yoktu, sözcükler insanları her yöne götürürdü. Herkes katılırdı bu eyleme, kadınlar, erkekler, yaşlı ve genç insanlar, hatta çocuklar bile. Bazen düşünürüm de, belki de fasulyeler sadece bu amaçla büyük miktarlarda ekilir, zira bu kadar çok fasulye yediğimi anımsayamıyorum. Ve çocukluğumdaki bu geleneği anımsayarak, onun sözel yapısını, bir kitap yazmanın yapısına nasıl dönüştüreceğimi düşünmeye başlamıştım.
Wieslaw Mysliwski, Polityka 17/18, 29 Nisan-6 Mayıs 2006