Türk halkı ona, “Atatürk” dedi. Türkiye'de doğan ve parlayan yıldız, bize izleyeceğimiz yolu gösterdi, “Fikrimizin Rehberi” oldu.
Onun insan olarak ülküsü, iyilik, güzellik ve doğruluk idi. Siyaset adamı olarak ülküsü de, ekmek, eğitim ve barış idi. Bu ülkülerini gerçekleştirmek sorumluluğunu içinde duyduğu için cesaretle, imanla, bilgi ve akılla çalıştı. Yalan ve yanlış üzerine kurulan örgütleri yıktı.
Kendisinden halife olmasını isteyenlere, “Hayır, Cumhuriyet kurulacaktır,” dedi. Hasta hayal arkasından sürüklenip büyük fetihlere girişmek isteyenlere Misak-ı Millî'yi gösterdi. Kurtuluş için cami yapılmasında direnenlere, “Halk, cami değil, fabrika ve okul istiyor,” yanıtını verdi. Ölmüş geleneklere asılmakta yarar, umanlara da, “Hayatta en gerçek yol gösterici bilimdir,” diyerek gerçek kurtuluşun yolunu gösterdi. Devrimde yabancı ülkelerdeki bazı liderlerin kasaplıktan, sıvacılıktan, çetecilikten yetişerek ülkelerinin başına geçip sırtlarına mareşal üniforması geçirdikleri ve savaşı ülküleştirdikleri sırada o, üniformasını attı, gazilik ve mareşallik rütbe ve unvanını bir tarafa bıraktı, ülke savunması dışında savaşı ‘bir cinayet' olarak mahkûm etti. Ve uygar insanlığın kalbinde yaşayan yüce bir duyguyu, ‘Yurtta barış, dünyada barış,' diye ilan etti.”
Bu kitapta okuyacağınız öykü yalnızca bir liderin, bir komutanın, bir devlet adamının, bir devrimcinin, özyaşamöyküsü değil, Türkiye Cumhuriyeti'nin de kurtuluş, kuruluş ve küreselleşme fırtınasında savruluşunun da öyküsüdür. (Arka kapaktan)
Türk halkı ona, “Atatürk” dedi. Türkiye'de doğan ve parlayan yıldız, bize izleyeceğimiz yolu gösterdi, “Fikrimizin Rehberi” oldu.
Onun insan olarak ülküsü, iyilik, güzellik ve doğruluk idi. Siyaset adamı olarak ülküsü de, ekmek, eğitim ve barış idi. Bu ülkülerini gerçekleştirmek sorumluluğunu içinde duyduğu için cesaretle, imanla, bilgi ve akılla çalıştı. Yalan ve yanlış üzerine kurulan örgütleri yıktı.
Kendisinden halife olmasını isteyenlere, “Hayır, Cumhuriyet kurulacaktır,” dedi. Hasta hayal arkasından sürüklenip büyük fetihlere girişmek isteyenlere Misak-ı Millî'yi gösterdi. Kurtuluş için cami yapılmasında direnenlere, “Halk, cami değil, fabrika ve okul istiyor,” yanıtını verdi. Ölmüş geleneklere asılmakta yarar, umanlara da, “Hayatta en gerçek yol gösterici bilimdir,” diyerek gerçek kurtuluşun yolunu gösterdi. Devrimde yabancı ülkelerdeki bazı liderlerin kasaplıktan, sıvacılıktan, çetecilikten yetişerek ülkelerinin başına geçip sırtlarına mareşal üniforması geçirdikleri ve savaşı ülküleştirdikleri sırada o, üniformasını attı, gazilik ve mareşallik rütbe ve unvanını bir tarafa bıraktı, ülke savunması dışında savaşı ‘bir cinayet' olarak mahkûm etti. Ve uygar insanlığın kalbinde yaşayan yüce bir duyguyu, ‘Yurtta barış, dünyada barış,' diye ilan etti.”
Bu kitapta okuyacağınız öykü yalnızca bir liderin, bir komutanın, bir devlet adamının, bir devrimcinin, özyaşamöyküsü değil, Türkiye Cumhuriyeti'nin de kurtuluş, kuruluş ve küreselleşme fırtınasında savruluşunun da öyküsüdür. (Arka kapaktan)