#smrgKİTABEVİ Finansallaşma Borç Krizi Ve Çöküş: Küresel Kapitalizmin Geleceği -
Bu çalışma küresel krizin eleştirel bir politik ekonomi perspektifinden değerlendirilmesine dayanarak yanıtlar sunuyor. Kitap ilk olarak ABD merkezli bir şekilde tartışılan kriz teorilerinin ve özellikle güncel Marksist kriz tartışmalarının değerlendirilmesiyle başlıyor. Ardından da Amerikan krizinin oluşumu ve gerisindeki nedenler detaylı olarak ele alınıyor. ABD'de 2000'li yıllarda oluşan “yeni finansal mimari”, bu yeni yapının işçi sınıfını ve toplumun yoksul kesimlerini borçlandırarak finans sisteminin içine çekmesi sonrası tıkanan kredi sisteminin önce bir finansal krize, oradan da küresel etkileri olan bir ekonomik krize yol açması inceleniyor. Kitapta ikinci olarak krizin Avro Bölgesine geldiğinde nasıl giderek devletlerin iflaslarıyla sonuçlanan bir borç krizine dönüştüğü anlatılıyor. Avro Bölgesi üye devletlerinde, özellikle Güney Avrupa'da krizin açığa çıkış mekanizmaları ve alınan politika önlemleri tartışılıyor. Kitabın temel tartışma konularından bir diğeri, ekonomik kriz ile sosyal değişim arasındaki ilişki. Bu bağlamda içinden geçtiğimiz kriz döneminin daha önceki büyük krizlerle, 1929 Büyük Buhranı ve 1970'lerde Bretton Woods çöküşü sonrasındaki dönemlerle karşılaştırılması üzerinden bu krizin, sonuçları ve verilen tepkiler açısından farklılıkları vurgulanıyor. Kitap son olarak 2013 sonlarından itibaren küresel krizin yeni bir aşamaya girip girmediğini tartışarak önümüzdeki krizin mekanının Küresel Güney olabileceğini savunuyor. Bu çerçevede de Türkiye ekonomisinin yakın dönemli analizini, küresel krizin yaklaşan yeni dalgası bağlamında yapıyor.
Kriz döneminde birçok coğrafyada görülen grevler, isyanlar ve toplumsal kalkışmalar geleceğin rotasını daha adil bir sisteme doğru çevirmeyi henüz başaramadı. Kapitalizm daha fazla eşitsizlik ve yıkım vaat ediyor. Dünya ekonomisi ve Türkiye'nin yakın dönem geleceğine dair öngörülerin de yer aldığı bu çalışma, yaşanan dönüşümün “daha fazla neoliberalizm” şeklinde özetlenebilecek bir içeriğe sahip olduğu tespitinde bulunurken okuyucu için son altı yıldır içinden geçtiğimiz krizin bütünlüklü bir resmini çiziyor.
Bu çalışma küresel krizin eleştirel bir politik ekonomi perspektifinden değerlendirilmesine dayanarak yanıtlar sunuyor. Kitap ilk olarak ABD merkezli bir şekilde tartışılan kriz teorilerinin ve özellikle güncel Marksist kriz tartışmalarının değerlendirilmesiyle başlıyor. Ardından da Amerikan krizinin oluşumu ve gerisindeki nedenler detaylı olarak ele alınıyor. ABD'de 2000'li yıllarda oluşan “yeni finansal mimari”, bu yeni yapının işçi sınıfını ve toplumun yoksul kesimlerini borçlandırarak finans sisteminin içine çekmesi sonrası tıkanan kredi sisteminin önce bir finansal krize, oradan da küresel etkileri olan bir ekonomik krize yol açması inceleniyor. Kitapta ikinci olarak krizin Avro Bölgesine geldiğinde nasıl giderek devletlerin iflaslarıyla sonuçlanan bir borç krizine dönüştüğü anlatılıyor. Avro Bölgesi üye devletlerinde, özellikle Güney Avrupa'da krizin açığa çıkış mekanizmaları ve alınan politika önlemleri tartışılıyor. Kitabın temel tartışma konularından bir diğeri, ekonomik kriz ile sosyal değişim arasındaki ilişki. Bu bağlamda içinden geçtiğimiz kriz döneminin daha önceki büyük krizlerle, 1929 Büyük Buhranı ve 1970'lerde Bretton Woods çöküşü sonrasındaki dönemlerle karşılaştırılması üzerinden bu krizin, sonuçları ve verilen tepkiler açısından farklılıkları vurgulanıyor. Kitap son olarak 2013 sonlarından itibaren küresel krizin yeni bir aşamaya girip girmediğini tartışarak önümüzdeki krizin mekanının Küresel Güney olabileceğini savunuyor. Bu çerçevede de Türkiye ekonomisinin yakın dönemli analizini, küresel krizin yaklaşan yeni dalgası bağlamında yapıyor.
Kriz döneminde birçok coğrafyada görülen grevler, isyanlar ve toplumsal kalkışmalar geleceğin rotasını daha adil bir sisteme doğru çevirmeyi henüz başaramadı. Kapitalizm daha fazla eşitsizlik ve yıkım vaat ediyor. Dünya ekonomisi ve Türkiye'nin yakın dönem geleceğine dair öngörülerin de yer aldığı bu çalışma, yaşanan dönüşümün “daha fazla neoliberalizm” şeklinde özetlenebilecek bir içeriğe sahip olduğu tespitinde bulunurken okuyucu için son altı yıldır içinden geçtiğimiz krizin bütünlüklü bir resmini çiziyor.