Doğa böylece aklın bir türlü ulaşamadığı, içeriden kavrayamadığı, ama ulaşamadığı ölçüde egemen olduğu, egemen olduğu ölçüde de tüketip yok ettiği bir nesneye dönüştü. Bu başkalık, bu tahakküm edici dışarıdan bakış, bu yok edici ikilik sadece doğaya yönelik değildi. İnsana, topluma, giderek bireye bakışı belirleyen de bunlar oldu. Toplum akıl aracılığıyla kurulan, onunla düzenlenen bir şeydi artık. "İyi yaşam" gerçekleştirilmesi gereken bir projeydi. Doğa nasıl dışarıdan kavranıyor ve ancak egemen olunarak bilinebiliyorsa, toplum da ancak böyle bilinebilirdi. Bilmek yapmakla eşanlamlı olmuştu. İyi yaşamın ne olduğunu bilen onu yapma, kurma, gerçekleştime hakkına da sahipti.
Kurtul Gülenç'in Frankfurt Okulu adlı kitabı işte böyle bir bilim ve toplum anlayışına yöneltilmiş en köklü eleştirilerden birini ele alıyor. Frankfurt Okulu'nun "eleştirel kuramının" daha çok Max Horkheimer'ın yazıları üzerinden değerlendirildiği bu kitap, çevrenin görüşlerini ana çizgileriyle göstermekle kalmıyor, çağdaş sosyal bilimler felsefesinin problemlerine ilişkin metodolojik, felsefi ve politik düzlemlerde yeni öneriler de sunuyor.
Doğa böylece aklın bir türlü ulaşamadığı, içeriden kavrayamadığı, ama ulaşamadığı ölçüde egemen olduğu, egemen olduğu ölçüde de tüketip yok ettiği bir nesneye dönüştü. Bu başkalık, bu tahakküm edici dışarıdan bakış, bu yok edici ikilik sadece doğaya yönelik değildi. İnsana, topluma, giderek bireye bakışı belirleyen de bunlar oldu. Toplum akıl aracılığıyla kurulan, onunla düzenlenen bir şeydi artık. "İyi yaşam" gerçekleştirilmesi gereken bir projeydi. Doğa nasıl dışarıdan kavranıyor ve ancak egemen olunarak bilinebiliyorsa, toplum da ancak böyle bilinebilirdi. Bilmek yapmakla eşanlamlı olmuştu. İyi yaşamın ne olduğunu bilen onu yapma, kurma, gerçekleştime hakkına da sahipti.
Kurtul Gülenç'in Frankfurt Okulu adlı kitabı işte böyle bir bilim ve toplum anlayışına yöneltilmiş en köklü eleştirilerden birini ele alıyor. Frankfurt Okulu'nun "eleştirel kuramının" daha çok Max Horkheimer'ın yazıları üzerinden değerlendirildiği bu kitap, çevrenin görüşlerini ana çizgileriyle göstermekle kalmıyor, çağdaş sosyal bilimler felsefesinin problemlerine ilişkin metodolojik, felsefi ve politik düzlemlerde yeni öneriler de sunuyor.