Birinci bölümün sonunu ise Fransa ve İngiltere'de yeni temsil anlayışına farklı yollardan geçilmesinin sebeplerini belirtmeye ayırdık.
İkinci bölümde Fransa'da yeni temsil anlayışına geçiş konusunu ele aldık ve birinci başlık altında yeni temsil anlayışının benimsenmesine yol açan fikrî plândaki gelişmelere yer verdik. Burada XVIII inci yüzyılda "Devlet iktidarı" anlayışında meydana gelen gelişmeler, yine XVIII inci yüzyıl siyasî düşüncesindeki "Halk anlayışı" ve bunun Anayasa hukukuna etkisi ele alınmıştır.
İkinci ve üçüncü başlıklar altında Sieyes ve Rousseau'nun, genel olarak temsil anlayışıyla ilgili ya da bu anlayışa karşı çıkan fikirlerine yer verdik ve bu düşünürlerin fikirlerine özellikle yer verişimizin sebeplerini ayrıca açıklamaya çalıştık. Böylece yeni temsil anlayışına geçişi hazırlayan fikrî ortamı bütünüyle yansıtmaya çalıştıktan sonra, dördüncü bir başlık altında, yeni temsil anlayışına geçilmesine yol açan olaylara değindik. Bu başlık altında "Etats Generaux'lardan Parlamentoya geçiş, emredici vekâletin yasaklanması, Fransız "Millet Meclisi" ve "Kurucu Millet Meclisi"nde temsil konusundaki görüşmeler ele alındı.
Son bir başlık altında da yeni temsil anlayışının özelliklerine değinildi. Yeni temsil anlayışıyla iktidar anlayışı arasındaki ilişki ve yeni temsil anlayışının doğurduğu sonuçlar gözden geçirildi.
Sonuç kısmında ise, incelememiz boyunca yeni temsil anlayışına geçişle ilgili meseleleri ve yeni temsil anlayışını aydınlatmaya çalıştığımıza göre vardığımız önemli noktaları tesbit etmeye çalıştık. Aynı zamanda, inceleme konusu yaptığımız dönemi daha iyi sınırlayabilmek ve sosyal yapıyla temsil anlayışı arasındaki ilişkiyi bir kere daha gösterebilmek için, bu dönemden sonra bu kez emekçi sınıfının bilinçlenmeye başlamasıyla Batıda gelişen, yarı temsilî demokrasi ya da yöneten demokrasi olarak adlandırabileceğimiz gelişmeye, kaba çizgileriyle değindik.
Böylece emredici vekâletten yeni temsil anlayışına geçiş dönemini ve, bu geçişi sağlayan sosyal gelişmeye de yer verdiğimize göre, genel olarak Batı demokrasisinin başlangıç noktasını, elimizden geldiğince aydınlığa çıkardığımız kanısındayız. (Giriş'ten)
Birinci bölümün sonunu ise Fransa ve İngiltere'de yeni temsil anlayışına farklı yollardan geçilmesinin sebeplerini belirtmeye ayırdık.
İkinci bölümde Fransa'da yeni temsil anlayışına geçiş konusunu ele aldık ve birinci başlık altında yeni temsil anlayışının benimsenmesine yol açan fikrî plândaki gelişmelere yer verdik. Burada XVIII inci yüzyılda "Devlet iktidarı" anlayışında meydana gelen gelişmeler, yine XVIII inci yüzyıl siyasî düşüncesindeki "Halk anlayışı" ve bunun Anayasa hukukuna etkisi ele alınmıştır.
İkinci ve üçüncü başlıklar altında Sieyes ve Rousseau'nun, genel olarak temsil anlayışıyla ilgili ya da bu anlayışa karşı çıkan fikirlerine yer verdik ve bu düşünürlerin fikirlerine özellikle yer verişimizin sebeplerini ayrıca açıklamaya çalıştık. Böylece yeni temsil anlayışına geçişi hazırlayan fikrî ortamı bütünüyle yansıtmaya çalıştıktan sonra, dördüncü bir başlık altında, yeni temsil anlayışına geçilmesine yol açan olaylara değindik. Bu başlık altında "Etats Generaux'lardan Parlamentoya geçiş, emredici vekâletin yasaklanması, Fransız "Millet Meclisi" ve "Kurucu Millet Meclisi"nde temsil konusundaki görüşmeler ele alındı.
Son bir başlık altında da yeni temsil anlayışının özelliklerine değinildi. Yeni temsil anlayışıyla iktidar anlayışı arasındaki ilişki ve yeni temsil anlayışının doğurduğu sonuçlar gözden geçirildi.
Sonuç kısmında ise, incelememiz boyunca yeni temsil anlayışına geçişle ilgili meseleleri ve yeni temsil anlayışını aydınlatmaya çalıştığımıza göre vardığımız önemli noktaları tesbit etmeye çalıştık. Aynı zamanda, inceleme konusu yaptığımız dönemi daha iyi sınırlayabilmek ve sosyal yapıyla temsil anlayışı arasındaki ilişkiyi bir kere daha gösterebilmek için, bu dönemden sonra bu kez emekçi sınıfının bilinçlenmeye başlamasıyla Batıda gelişen, yarı temsilî demokrasi ya da yöneten demokrasi olarak adlandırabileceğimiz gelişmeye, kaba çizgileriyle değindik.
Böylece emredici vekâletten yeni temsil anlayışına geçiş dönemini ve, bu geçişi sağlayan sosyal gelişmeye de yer verdiğimize göre, genel olarak Batı demokrasisinin başlangıç noktasını, elimizden geldiğince aydınlığa çıkardığımız kanısındayız. (Giriş'ten)