Müslüman olduktan sonraki gelişlerinde Türkler; farklı dinlere mensup Anadolu'daki insanlarla Türkçe konuşup anlaşmış ve onların büyük bîr kısmını hem Türkleştirmİş hem de Müslümanlaştırmıştır. Türklerin İslâm'ı Batı'ya yayması; Hıristiyan Batı dünyasını endişelendirmiş ve Garp'ın hem Türkler'e hem de İslâm'a karşı tezler üretmesine yol açmıştır. Üretilen tezler, İslâm'ı anlama ve algılama ile ilgili olmuştur. Bu anlama ve algılamada bilim adamları etkin rol üstlenmiştir.
Bu çalışmada; XIX. Yüzyıl'a ait Garp'tan Fransız Ernest Renan ve Şark'tan da Türk Namık Kemal gibi iki bilim adamı örnek tipler olarak seçilmiştir. Renan; "İslâm ve İlim" adlı çalışmasında, İslâm'ı ilmî gelişmeye engel görmüş, İslâm'dan kurtulmadıkça Müslümanların İlerleyemeyeceğini iddia etmiştir. Garbın bu yanlış algısını düzeltme yönünde Müslüman Türk bilim adamlarından Namık Kemal'in; ilme önem veren ve ilmî teşvik eden yegâne dinin İslâm olduğunu ortaya koyan "Renan Müdâfanâmesi" şeklinde cevabı olmuştur. Anadolu'nun/Türkiye'nin, XII-XIV. Yüzyıllarda, 200 yıl gibi kısa bir sürede Türkleşip Müslümanlaşması batılı tarihçiler tarafından bir "bilmece hatta mucize" gibi değerlendirilmiştir/algılanmıştır.
Bu değerlendirme/algılama; Batı'nm Türk Milletine karşı duruşu döneminin de başlangıcı olmuştur. Bu karşı duruş; Haçlı Seferleri ile kendini göstermiş, günümüzde de Avrupa Birliği süreciyle yeniden gündeme gelmiştir. Batılı bazı ülkeler ve temsilcileri, Avrupa Birliğini bir "Hıristiyan Birliği" gibi görüp Müslüman olan Türkiye'nin Avrupa Birliği'ne alınmasına karşı çıkarken; Türkiye'den de Avrupa Birliği'ni bir "Hıristiyan Kulübü" gîbi görüp değerlendirenler hatta liderler olmuştur. İnsanlığın yararına işler yapmak için karşılıklı bu yanlış algıları gidermek, engelleri aşmak ve el sıkışmak gerekmektedir.
Bu gereklilik; dinlerin ortak mesajlarındandır. Ortak mesajları doğru algılamaya,engelleri aşmaya ve orta yolda çözüm bulmaya yarayacak "ipuçları", bu kitapta bulunabilecektir. (Tanıtım Bülteninden)
Müslüman olduktan sonraki gelişlerinde Türkler; farklı dinlere mensup Anadolu'daki insanlarla Türkçe konuşup anlaşmış ve onların büyük bîr kısmını hem Türkleştirmİş hem de Müslümanlaştırmıştır. Türklerin İslâm'ı Batı'ya yayması; Hıristiyan Batı dünyasını endişelendirmiş ve Garp'ın hem Türkler'e hem de İslâm'a karşı tezler üretmesine yol açmıştır. Üretilen tezler, İslâm'ı anlama ve algılama ile ilgili olmuştur. Bu anlama ve algılamada bilim adamları etkin rol üstlenmiştir.
Bu çalışmada; XIX. Yüzyıl'a ait Garp'tan Fransız Ernest Renan ve Şark'tan da Türk Namık Kemal gibi iki bilim adamı örnek tipler olarak seçilmiştir. Renan; "İslâm ve İlim" adlı çalışmasında, İslâm'ı ilmî gelişmeye engel görmüş, İslâm'dan kurtulmadıkça Müslümanların İlerleyemeyeceğini iddia etmiştir. Garbın bu yanlış algısını düzeltme yönünde Müslüman Türk bilim adamlarından Namık Kemal'in; ilme önem veren ve ilmî teşvik eden yegâne dinin İslâm olduğunu ortaya koyan "Renan Müdâfanâmesi" şeklinde cevabı olmuştur. Anadolu'nun/Türkiye'nin, XII-XIV. Yüzyıllarda, 200 yıl gibi kısa bir sürede Türkleşip Müslümanlaşması batılı tarihçiler tarafından bir "bilmece hatta mucize" gibi değerlendirilmiştir/algılanmıştır.
Bu değerlendirme/algılama; Batı'nm Türk Milletine karşı duruşu döneminin de başlangıcı olmuştur. Bu karşı duruş; Haçlı Seferleri ile kendini göstermiş, günümüzde de Avrupa Birliği süreciyle yeniden gündeme gelmiştir. Batılı bazı ülkeler ve temsilcileri, Avrupa Birliğini bir "Hıristiyan Birliği" gibi görüp Müslüman olan Türkiye'nin Avrupa Birliği'ne alınmasına karşı çıkarken; Türkiye'den de Avrupa Birliği'ni bir "Hıristiyan Kulübü" gîbi görüp değerlendirenler hatta liderler olmuştur. İnsanlığın yararına işler yapmak için karşılıklı bu yanlış algıları gidermek, engelleri aşmak ve el sıkışmak gerekmektedir.
Bu gereklilik; dinlerin ortak mesajlarındandır. Ortak mesajları doğru algılamaya,engelleri aşmaya ve orta yolda çözüm bulmaya yarayacak "ipuçları", bu kitapta bulunabilecektir. (Tanıtım Bülteninden)