#smrgKİTABEVİ Gazetecilikte 3 Patron 50 Yıl - 2022
Sekiz yayın yönetmeni üç patron gelip geçmiş ama o gazete yayımcılığının demirbaşı olarak kalmış. 50 yıl boyunca okurla buluşan gazetelerde; manşetinden, sayfa düzenine hatta logosuna varıncaya dek onun imzası var. O gazete mutfağının emanet edildiği bir şef.
Sadece “amiral gemisi”nin değil Yeni Gazete ve Tan deneyimlerinin; öğrencisi ve yardımcısı olduğu Nezih Demirkent, Çetin Emeç, İlhan Turalı gibi ustaların harında pişmiş bir gazeteci o; çalıştığı gazetelerin dönüşümünde önemli roller üstlenen bir gazeteci.
Söz konusu 50 yıl olunca bu, gazetecilik ve yayımcılık teknolojisi tarihi de oluyor. O bu tarihin içinde; gazete basımının tipo'dan offset'e, dizgisinin daktilodan bilgisayara geçişinin öncülerinden. İdamla yargılanır, infaz memurları kapısına dayanır; o gazetecidir. Gazete çalışanlarının sendikacı yoldaşıdır, besleme basın manşetlerinde “patronun karakutusu”dur; o yine gazetecidir. 50 yıl, aynı zamanda bir siyasi tarihe denk düşüyor. Demirel, Ecevit, Özal, Çiller, Erdoğan hükümetleriyle, 12 Eylül darbesinin siyasal ortamı ve gazeteciliğe yönelik değişen siyasi tavırların tanıklığıdır o gazetecinin yaşamı. Magazin gazeteciliğinde değişim ve dönüşümleri yaşayan ve yaşatan gazetecidir o: Ajda Pekkan, Tarık Akan, Barış Manço, Hümeyra ve daha nice sanatçımızın ün kazanmadan önceki tanıklığı, sonrasında dostluğudur bu yıllar. O gazeteci şimdi bu yaşamı, bu 50 yılı, gazeteciliği anlatıyor.
Ama bu yıllar aynı zamanda bir gazetecinin özel yaşamıdır. Mesleğini icra ederken özel yaşamın korunmasına duyarlı ve özenli olan gazeteci, burada sevinçleri, hüzünleri ve acılarıyla kendi özel hayatını içtenlikle paylaşıyor, kâh Aydın Çubukçu ve Deniz Gezmiş ile okul arkadaşlığının dostluğa dönüşümünü kâh “kızının” “güzel ölümü”nü.
O gazeteci, Fikret Ercan…
Sekiz yayın yönetmeni üç patron gelip geçmiş ama o gazete yayımcılığının demirbaşı olarak kalmış. 50 yıl boyunca okurla buluşan gazetelerde; manşetinden, sayfa düzenine hatta logosuna varıncaya dek onun imzası var. O gazete mutfağının emanet edildiği bir şef.
Sadece “amiral gemisi”nin değil Yeni Gazete ve Tan deneyimlerinin; öğrencisi ve yardımcısı olduğu Nezih Demirkent, Çetin Emeç, İlhan Turalı gibi ustaların harında pişmiş bir gazeteci o; çalıştığı gazetelerin dönüşümünde önemli roller üstlenen bir gazeteci.
Söz konusu 50 yıl olunca bu, gazetecilik ve yayımcılık teknolojisi tarihi de oluyor. O bu tarihin içinde; gazete basımının tipo'dan offset'e, dizgisinin daktilodan bilgisayara geçişinin öncülerinden. İdamla yargılanır, infaz memurları kapısına dayanır; o gazetecidir. Gazete çalışanlarının sendikacı yoldaşıdır, besleme basın manşetlerinde “patronun karakutusu”dur; o yine gazetecidir. 50 yıl, aynı zamanda bir siyasi tarihe denk düşüyor. Demirel, Ecevit, Özal, Çiller, Erdoğan hükümetleriyle, 12 Eylül darbesinin siyasal ortamı ve gazeteciliğe yönelik değişen siyasi tavırların tanıklığıdır o gazetecinin yaşamı. Magazin gazeteciliğinde değişim ve dönüşümleri yaşayan ve yaşatan gazetecidir o: Ajda Pekkan, Tarık Akan, Barış Manço, Hümeyra ve daha nice sanatçımızın ün kazanmadan önceki tanıklığı, sonrasında dostluğudur bu yıllar. O gazeteci şimdi bu yaşamı, bu 50 yılı, gazeteciliği anlatıyor.
Ama bu yıllar aynı zamanda bir gazetecinin özel yaşamıdır. Mesleğini icra ederken özel yaşamın korunmasına duyarlı ve özenli olan gazeteci, burada sevinçleri, hüzünleri ve acılarıyla kendi özel hayatını içtenlikle paylaşıyor, kâh Aydın Çubukçu ve Deniz Gezmiş ile okul arkadaşlığının dostluğa dönüşümünü kâh “kızının” “güzel ölümü”nü.
O gazeteci, Fikret Ercan…