#smrgKİTABEVİ Gece Gelen Öyküler -
İstanbul'un kara gömüldüğü 1985'te bir gece yarısı, Limon dergisinin pasaklı ve dağınık çalışma ortamında başlayan, haftada bir, çeşitli dergilerin hummalı gece çalışmaları sırasında dengesiz ruh halleri içinde çizilen, derin gece sessizliğinin, iş bitirme telaşının, matbaa gürültüsünün, bozacı bağırışlarının, çay kahve uyanıklığının, kan çanağı gözlerin, tarama ucu cızırtılarının, cılız akrobat ışıklarının, çatlak camdan sızan soğuğun, birahane molalarının, işkembeci kaçamaklarının, pervasız sohbetlerin, denetimsiz kahkahaların, yersiz alınganlıkların, içe kapanışların, dışa saldırışların, coşku patlamalarının, hüzün nöbetlerinin eşliğinde doğan, yıllar içinde biriken öyküler...
Bu öyküler, yıllar içinde çok farklı dönemler ve ortamlarda çizilmiş olsalar da, hepsinin ortak özelliği, bir derginin arka sokağa bakan odasında çizilmeleri, öykünün gece yarısı gelmesi ve çizimin günün ilk ışıklarıyla bitmesiydi...
İstanbul'un kara gömüldüğü 1985'te bir gece yarısı, Limon dergisinin pasaklı ve dağınık çalışma ortamında başlayan, haftada bir, çeşitli dergilerin hummalı gece çalışmaları sırasında dengesiz ruh halleri içinde çizilen, derin gece sessizliğinin, iş bitirme telaşının, matbaa gürültüsünün, bozacı bağırışlarının, çay kahve uyanıklığının, kan çanağı gözlerin, tarama ucu cızırtılarının, cılız akrobat ışıklarının, çatlak camdan sızan soğuğun, birahane molalarının, işkembeci kaçamaklarının, pervasız sohbetlerin, denetimsiz kahkahaların, yersiz alınganlıkların, içe kapanışların, dışa saldırışların, coşku patlamalarının, hüzün nöbetlerinin eşliğinde doğan, yıllar içinde biriken öyküler...
Bu öyküler, yıllar içinde çok farklı dönemler ve ortamlarda çizilmiş olsalar da, hepsinin ortak özelliği, bir derginin arka sokağa bakan odasında çizilmeleri, öykünün gece yarısı gelmesi ve çizimin günün ilk ışıklarıyla bitmesiydi...