Tabloları bugün pekçok müzede ve özel koleksiyonda bulunan ünlü ressamımız Abidin Dino, yaşamının önemli bir bölümünü, karısıyla birlikte sürgünde geçirdi. 1950'li yılların başında, komünistlikle suçlanınca güçlükle Paris'e giderek orada yeni bir yaşam düzeni kurmak zorunda kaldı. Eşi Güzin Dino, bu kitabında, çocukluk ve ilkgençlik yıllarını, Abidin Dino ile başlayan mutluluklarla, acılarla, hüzünlerle dolu yeni dönemini, gerek Türkiye'de, gerekse sürgünde Fransa'da, güç koşullar altında geçen yıllarını tatlı bir söyleşi havası içinde anlatıyor. Bu anılarda kimler yok ki? Nazım Hikmet, Picasso, Aragon, Avni Arbaş, Yves Montand, Çetin Altan, Yaşar Kemal, Orhan Veli ve daha niceleri. Gel Zaman Git Zaman adını verdiği bu anılar toplamında Güzin Dino'nun dediği gibi:
'Belki her zaman olmuştur, ama Yirminci Yüzyılın büsbütün yaygın bir özelliği olsa gerek, büyük göçler içinde bireylerin çifte yaşamları. Bir meslek gibi. Evet, garip bir meslek. Fırtınada batmak var, kendi içine kapanmak var, ya da her şeyi unutmak. Belki de tam tersine, başka bir dünyada, kendi dünyasını başkalarına sevdirmek, anlatmak, yaşatmak. Güç de olsa.'
Tabloları bugün pekçok müzede ve özel koleksiyonda bulunan ünlü ressamımız Abidin Dino, yaşamının önemli bir bölümünü, karısıyla birlikte sürgünde geçirdi. 1950'li yılların başında, komünistlikle suçlanınca güçlükle Paris'e giderek orada yeni bir yaşam düzeni kurmak zorunda kaldı. Eşi Güzin Dino, bu kitabında, çocukluk ve ilkgençlik yıllarını, Abidin Dino ile başlayan mutluluklarla, acılarla, hüzünlerle dolu yeni dönemini, gerek Türkiye'de, gerekse sürgünde Fransa'da, güç koşullar altında geçen yıllarını tatlı bir söyleşi havası içinde anlatıyor. Bu anılarda kimler yok ki? Nazım Hikmet, Picasso, Aragon, Avni Arbaş, Yves Montand, Çetin Altan, Yaşar Kemal, Orhan Veli ve daha niceleri. Gel Zaman Git Zaman adını verdiği bu anılar toplamında Güzin Dino'nun dediği gibi:
'Belki her zaman olmuştur, ama Yirminci Yüzyılın büsbütün yaygın bir özelliği olsa gerek, büyük göçler içinde bireylerin çifte yaşamları. Bir meslek gibi. Evet, garip bir meslek. Fırtınada batmak var, kendi içine kapanmak var, ya da her şeyi unutmak. Belki de tam tersine, başka bir dünyada, kendi dünyasını başkalarına sevdirmek, anlatmak, yaşatmak. Güç de olsa.'