Tarihî, kültürel bağlamıyla söz, ruh taşır. Çağrışımlarıyla sağaltıcı, düşündürdükleriyle diriltici bir etkiye sahip böyle bir sözün, deyişin hem derinliği hem de zamanı aşan bir ömrü vardır. Ancak kelam, varoluş bağlamından kopar, sadece bir iletişim aracına dönüşürse geçmiş-gelecek bağını da yitirir. Böylesine sözlerle beslenen dikkat; ânın tadını çıkarıp ânda bir imaj olarak görünme peşindedir artık. Geçmiş ile gelecek kavranamayacak kadar yabancılaşır gündeme. Oysa reflekslerden kurtulmuş bir tecessüsü, yazgıyı sezen bir sorumluluğu, geleceği kuran bir dikkati gelişmeli aydınımızın, toplumumuzun.
Geleceği ile Türkiye ülkemizle dünyanın kültürel kaosu, son zamanlarda herkesin dilediği gibi yorumladığı z kuşağı, haz, Türk kanonu, Türkiye fütürizmi, Türkiye neşvesi, sanatın ve siyasetin tabiatı gibi kültürel, siyasal ve toplumsal konularla geleceğe dair yaşamsal alanları endişeli ve çekincesiz, hesapsız bir dikkatle gözden geçiriyor: Sözü/kelamı, özgün varoluş bağlamıyla duymaya çağırıyor.