Birçok uzman çocuk ve gençlik yazınının bilimsel çalışmalar açısından yerini sorgularken, Klaus Doderer yazınbilimci ve eğitimci olarak soruna şöyle yaklaşır: “Çocuk kitapları, gençlik kitapları ve resimli kitaplar gibi binlercesi var bunlardan. Tüm bunların hepsi başlı başına bir varlık oluşturmaktadır zaten. Ve böyle bir durumda, bu alan bilimsel araştırmalara değmez mi acaba? (Doderer, 1992, s.15).” Gerek içerik, gerekse biçem olarak, gençlik yazınının geniş bir alana girdiğini vurgular K. Doderer. Bu alanla uğraşırken insanın, bu yazının okurlarını da tanıma ve anlama olanağı bulduğunu söyler. Yazın, özellikle de çocuk ve gençlik yazını, okurunu, dinleyicisini ya da alımlayıcısını bulduğu an, yazın olmaya başlar.
Ülkemizde henüz yeni gelişmekte olan çocuk ve gençlik yazını alanında pek az araştırma ve inceleme bulunmaktadır. Özellikle de gençlik yazını konusunda yok denecek kadar az sayıda çalışma vardır. Bu gerekçeler beni özel olarak gençlik yazını bağlamında araştırma yapmaya yöneltmiştir. Taramalar sırasında Türkiye'de özel olarak ergenlik romanları ile ilgili çalışmalara rastlamadım. Dahası bir terim olarak ergenlik romanı kavramının Türk yazınında bulunmaması, araştırma konusu olarak ergenlik romanı türünü ele almamda etken olmuştur. Bu çalışmaya başlarken amacım, okuma ediminin çok yüksek olmadığı ülkemizde okumayı sevdirecek, yazınsal toplumsallaşmayı sağlayacak, böylelikle okuma edimini geliştirecek metin türlerini incelemekti. Bu nedenle yaptığım taramalar ve çözümlemeler beni şu sonuca götürdü: Öğretim kurumlarımızın yazın derslerinde, yazın türü olarak ergenlik romanının yer alması, erken yaşta yazınsal toplumsallaşmayı, başka bir deyişle yazınsal metinleri okuma edimini destekleyecektir.