#smrgKİTABEVİ Germiyanlı Şeyhi ve Harname'si - 2019
İkinci Murad devrinin en büyük şairlerinden sayılan Şeyhî gibi zeki ve sanatkar bir ruhun, hüsran ve sefaletle geçen hayatı, kah attar dükkanında hekimlik yaparak, kah da Germiyan Beyleri ve Osmanlı sultanlarının saraylarında kasidecilikle sürüp gitmiştir. O, bir padişah nedimi olmak için gereken bütün hasletlere sahip olmasına rağmen, dükkanının duvarlarını aşıp istediği yerlere ulaşamaz. Çünkü: Germiyan Beyleri onun şiirini anlamıyor; Çelebi Sultan Mehmed ve Sultan İkinci Murad'ın etrafındakiler ise Şeyhî'yi uzaklaştırmak için elinden geleni yapıyordu. Şeyhî muasırlarına üstün olsa da onunki bedbaht bir hayat hikayesiydi.
Şeyhî'nin bir eşeğin hayal kırıklığı üzerinden kendi ümidinin yerle yeksan olmasını anlattığı Harname işte böyle bir ortamda doğumunu gerçekleştiriyor.
Harname'nin göze çarpan ilk özelliği, konunun tertip ve izah edilmesi açısından neredeyse kusursuz olmasıdır. Şair gereksiz ayrıntılara yer vermez, söylemek istediğini kudretle söyler. Harname'nin diğer önemli özelliği ise içinde barındırdığı tasvir kudretidir. Eşine az rastlanır canlı tablolar sunan Harname, birkaç çizgiyle hayatı ve tabiatı okuyuculara adeta yaşatır. Harname'nin belki de en önemli özelliği ise bir hiciv eseri olmasında değil, bir hiciv eseri olarak taşıdığı zarafet ve nezahettedir. Tüm bu özellikleriyle Harname Türk mizah ve hiciv edebiyatının belki de en ileride olanıdır. Harname içerik olarak bakıldığında ise aslında her devrin hikayesidir. İnsan tabiatı dünden yarına umduğunun peşinde oldukça elbette ki boynuzlar uğruna kuyruklar kaybedilecektir. Diğer bir ifadeyle “yeryüzünde her zaman aç eşekler ve doymuş öküzler” vardır ve olacaktır.
Tahirü'l-Mevlevî kendi ifadesiyle bu eserinde Şeyhî'nin Harname'sinin mealini nesre çevirir, müşkül kelimelerini izah eder, nazmına dair de biraz malûmat verir. Ayrıca, Şeyhî'nin hayatını, Harname'nin konusunu ve yazılma sebebini farklı başlıklar altında söz konusu eder.
İkinci Murad devrinin en büyük şairlerinden sayılan Şeyhî gibi zeki ve sanatkar bir ruhun, hüsran ve sefaletle geçen hayatı, kah attar dükkanında hekimlik yaparak, kah da Germiyan Beyleri ve Osmanlı sultanlarının saraylarında kasidecilikle sürüp gitmiştir. O, bir padişah nedimi olmak için gereken bütün hasletlere sahip olmasına rağmen, dükkanının duvarlarını aşıp istediği yerlere ulaşamaz. Çünkü: Germiyan Beyleri onun şiirini anlamıyor; Çelebi Sultan Mehmed ve Sultan İkinci Murad'ın etrafındakiler ise Şeyhî'yi uzaklaştırmak için elinden geleni yapıyordu. Şeyhî muasırlarına üstün olsa da onunki bedbaht bir hayat hikayesiydi.
Şeyhî'nin bir eşeğin hayal kırıklığı üzerinden kendi ümidinin yerle yeksan olmasını anlattığı Harname işte böyle bir ortamda doğumunu gerçekleştiriyor.
Harname'nin göze çarpan ilk özelliği, konunun tertip ve izah edilmesi açısından neredeyse kusursuz olmasıdır. Şair gereksiz ayrıntılara yer vermez, söylemek istediğini kudretle söyler. Harname'nin diğer önemli özelliği ise içinde barındırdığı tasvir kudretidir. Eşine az rastlanır canlı tablolar sunan Harname, birkaç çizgiyle hayatı ve tabiatı okuyuculara adeta yaşatır. Harname'nin belki de en önemli özelliği ise bir hiciv eseri olmasında değil, bir hiciv eseri olarak taşıdığı zarafet ve nezahettedir. Tüm bu özellikleriyle Harname Türk mizah ve hiciv edebiyatının belki de en ileride olanıdır. Harname içerik olarak bakıldığında ise aslında her devrin hikayesidir. İnsan tabiatı dünden yarına umduğunun peşinde oldukça elbette ki boynuzlar uğruna kuyruklar kaybedilecektir. Diğer bir ifadeyle “yeryüzünde her zaman aç eşekler ve doymuş öküzler” vardır ve olacaktır.
Tahirü'l-Mevlevî kendi ifadesiyle bu eserinde Şeyhî'nin Harname'sinin mealini nesre çevirir, müşkül kelimelerini izah eder, nazmına dair de biraz malûmat verir. Ayrıca, Şeyhî'nin hayatını, Harname'nin konusunu ve yazılma sebebini farklı başlıklar altında söz konusu eder.