#smrgSAHAF Gözleri Bağlı Adam / Yağma -

Stok Kodu:
1199155074
Boyut:
14x20
Sayfa Sayısı:
244 s.
Basım Yeri:
İstanbul
Baskı:
1
Basım Tarihi:
2001
Kapak Türü:
Karton Kapak
Kağıt Türü:
3. Hamur
Dili:
Türkçe
Kategori:
0,00
1199155074
541229
Gözleri Bağlı Adam / Yağma -
Gözleri Bağlı Adam / Yağma - #smrgSAHAF
0.00
Cipin farları dağ karanlığını upuzun aydınlatıyordu. Çalılıklar, cılız ağaççıklar bir anda pırıltıyla ışıldıyor, sonra koyu karanlığın içinde aynı anda geride kalıyordu her şey. Ama farların uzayan ışıkları yeni bir çalı kümesini aydınlatmakta gecikmiyordu. Çünkü İznikten beri değişik başka bir görüntüyle karşılaşmamışlardı bu dağlık yolda. Yalnız arada bir ağaçsız, tozlu topraklı bir alandan geçtikleri oluyordu. O zaman genizlerine dolan tozla öksürüyor, gürültülerine köpekler ürüyordu. Köylerden birinden geçtiklerini böyle ayırt ediyorlardı. Yoksa karanlıkta ne eve benzer bir karaltı, ne de bir damla ışık görülebiliyordu. Arkalarından ürüyen köpekleri büsbütün kızdırmak için de boyuna klaksona basıyorlardı...

Toplumcu edebiyatımızın köklerinden ve en güçlü çınarlarından Adnan Özyalçıner, kendisini "küçük öykücü" olarak tanımlar. Haytın temel çelişmelerini, "küçük insan"ın dünyasındaki yansımalarıyla bulup anlatan bu öyküler, son derece yoğunlaştırılmış bir gerçekliği içerir ve bu bakımdan "atom çekideği" gibidir. Anlatılan olaylar, insanların, çevrelerindeki insanlarla, nesnelerle, bir bütün olarak dünyayla olan ilişkilerinin anlaşılması için bir çerçeve sunarlar. Her öyük, bir çatışma üzerine kurulur ve bu çelişkili yapı, haytı hareket içinde yansıtır. Ama Özyalçıner, "sokakta ayna gezdiren" bir yazar değildir. Görünüşün ardından olup bitenleri, gerçekliğin içsel zenginliğini, görüntü yitip gittikten sonra da sürüp giden izleri görür ve gösterir. Kimi zaman ince bir ironi, kimi zaman düğümlenen bir acı, ama her zaman iyimserlik ve geleceğe güven duygusu taşıyan bu öyküler, tanımak, değişmek ve değiştirmek isteyenlere sesleniyor.

Cipin farları dağ karanlığını upuzun aydınlatıyordu. Çalılıklar, cılız ağaççıklar bir anda pırıltıyla ışıldıyor, sonra koyu karanlığın içinde aynı anda geride kalıyordu her şey. Ama farların uzayan ışıkları yeni bir çalı kümesini aydınlatmakta gecikmiyordu. Çünkü İznikten beri değişik başka bir görüntüyle karşılaşmamışlardı bu dağlık yolda. Yalnız arada bir ağaçsız, tozlu topraklı bir alandan geçtikleri oluyordu. O zaman genizlerine dolan tozla öksürüyor, gürültülerine köpekler ürüyordu. Köylerden birinden geçtiklerini böyle ayırt ediyorlardı. Yoksa karanlıkta ne eve benzer bir karaltı, ne de bir damla ışık görülebiliyordu. Arkalarından ürüyen köpekleri büsbütün kızdırmak için de boyuna klaksona basıyorlardı...

Toplumcu edebiyatımızın köklerinden ve en güçlü çınarlarından Adnan Özyalçıner, kendisini "küçük öykücü" olarak tanımlar. Haytın temel çelişmelerini, "küçük insan"ın dünyasındaki yansımalarıyla bulup anlatan bu öyküler, son derece yoğunlaştırılmış bir gerçekliği içerir ve bu bakımdan "atom çekideği" gibidir. Anlatılan olaylar, insanların, çevrelerindeki insanlarla, nesnelerle, bir bütün olarak dünyayla olan ilişkilerinin anlaşılması için bir çerçeve sunarlar. Her öyük, bir çatışma üzerine kurulur ve bu çelişkili yapı, haytı hareket içinde yansıtır. Ama Özyalçıner, "sokakta ayna gezdiren" bir yazar değildir. Görünüşün ardından olup bitenleri, gerçekliğin içsel zenginliğini, görüntü yitip gittikten sonra da sürüp giden izleri görür ve gösterir. Kimi zaman ince bir ironi, kimi zaman düğümlenen bir acı, ama her zaman iyimserlik ve geleceğe güven duygusu taşıyan bu öyküler, tanımak, değişmek ve değiştirmek isteyenlere sesleniyor.

Yorum yaz
Bu kitabı henüz kimse eleştirmemiş.
Kapat