#smrgKİTABEVİ Gözlerini Kaçırma -
“Aslında kimsenin kız çocuğu doğurduğu yoktu. Doğurulan yeni bir anneydi. Anneannen Kamile Hanım, senin anneni doğurmuştu. Kendi kızını değil. Annen Hicran, Rüya'nın annesini doğurmuştu. Gözü gibi sevmek için adını Didem koyduğu bebeği değil. Sen şimdi bu döngüyü kırdın. Neslin devamına ağır darbe. Rüya yeni bir anne doğuramayacak. Bunu planlamamıştın. Aksine, hep korktun. Onu doğurduğun ve kucağına aldığın o ilk günden beri korkuyorsun. Her kadın anne doğar, deseler de korkuyorsun. (…) Hitler'in o deneyini duyduğundan beri daha da korkuyorsun. Giderek ısınan sacın üstünde, kucağında bebeğiyle çırılçıplak bırakılan kadın olmaktan… Korktuğun başına geldi işte. Bebeğinin üstüne oturdun ve yanmaktan kurtuldun.”
Gözlerini Kaçırma, bir aileden üç kuşak kadının hikâyesini aktarırken, kutsal halesiyle annelik mitini sorguluyor.Önyargıları altüst eden roman, binlerce yıldır ataerkil kültür tarafından parlatılan bu haledeki çatlaklara işaret ediyor. Kadın kahramanların, roman evreninde alabildiğine açılan dünyası, okuru; aidiyet, yalnızlık, suçluluk duygusu ve vicdan üzerine evrensel sorularla buluşturuyor.
“Zileli'nin kitabı kadınlık ve annelik üzerine günümüzde pek de sorulmayan soruları sormayı ve sordurmayı başarıyor. Doğduğumuz günden bugüne kabul ettiklerimizi, kutsallarımızı yeniden düşünmeyi öneriyor bize. Bu yeniden düşünmeyi ise hepimizin kendi hayatından parçaları bulabileceği üç kuşağın kişisel hikâyesi aracılığıyla yapmayı başarıyor. Annelik mi kutsaldır yoksa makbul annelik mi? Her şeye rağmen, en önemlisi bu soruyu sorabilmek aslında. Anne olsak da olmasak da, ama kadın olarak mutlaka…” - Ayfer Genç
“Aslında kimsenin kız çocuğu doğurduğu yoktu. Doğurulan yeni bir anneydi. Anneannen Kamile Hanım, senin anneni doğurmuştu. Kendi kızını değil. Annen Hicran, Rüya'nın annesini doğurmuştu. Gözü gibi sevmek için adını Didem koyduğu bebeği değil. Sen şimdi bu döngüyü kırdın. Neslin devamına ağır darbe. Rüya yeni bir anne doğuramayacak. Bunu planlamamıştın. Aksine, hep korktun. Onu doğurduğun ve kucağına aldığın o ilk günden beri korkuyorsun. Her kadın anne doğar, deseler de korkuyorsun. (…) Hitler'in o deneyini duyduğundan beri daha da korkuyorsun. Giderek ısınan sacın üstünde, kucağında bebeğiyle çırılçıplak bırakılan kadın olmaktan… Korktuğun başına geldi işte. Bebeğinin üstüne oturdun ve yanmaktan kurtuldun.”
Gözlerini Kaçırma, bir aileden üç kuşak kadının hikâyesini aktarırken, kutsal halesiyle annelik mitini sorguluyor.Önyargıları altüst eden roman, binlerce yıldır ataerkil kültür tarafından parlatılan bu haledeki çatlaklara işaret ediyor. Kadın kahramanların, roman evreninde alabildiğine açılan dünyası, okuru; aidiyet, yalnızlık, suçluluk duygusu ve vicdan üzerine evrensel sorularla buluşturuyor.
“Zileli'nin kitabı kadınlık ve annelik üzerine günümüzde pek de sorulmayan soruları sormayı ve sordurmayı başarıyor. Doğduğumuz günden bugüne kabul ettiklerimizi, kutsallarımızı yeniden düşünmeyi öneriyor bize. Bu yeniden düşünmeyi ise hepimizin kendi hayatından parçaları bulabileceği üç kuşağın kişisel hikâyesi aracılığıyla yapmayı başarıyor. Annelik mi kutsaldır yoksa makbul annelik mi? Her şeye rağmen, en önemlisi bu soruyu sorabilmek aslında. Anne olsak da olmasak da, ama kadın olarak mutlaka…” - Ayfer Genç