#smrgKİTABEVİ Granada Üçlemesi : Granada / Meryema / Göç - 2025
Editör:
Zeynep Ekşi
Kondisyon:
Yeni
Sunuş / Önsöz / Sonsöz / Giriş:
Basıldığı Matbaa:
ISBN-10:
6255998453
Kargoya Teslim Süresi:
4&6
Hazırlayan:
Cilt:
Amerikan Cilt
Boyut:
14x21
Sayfa Sayısı:
560
Basım Yeri:
İstanbul
Baskı:
1
Basım Tarihi:
2025
Çeviren:
Ahmet Hamdi Can
Kapak Türü:
Karton Kapak
Kağıt Türü:
Enso
Dili:
Türkçe
Kategori:
indirimli
252,85
Havale/EFT ile:
242,76
Siparişiniz 4&6 iş günü arasında kargoda
1199236630
623640

https://www.simurgkitabevi.com/granada-uclemesi-granada-meryema-goc-2025
Granada Üçlemesi : Granada / Meryema / Göç - 2025 #smrgKİTABEVİ
252.85
Yirminci yüzyılın en büyük edebî eserlerinden biri olarak gösterilen Granada Üçlemesi, Endülüs'teki Müslüman hâkimiyetinin sona ermesini anlatan çok kuşaklı bir destan…
Yıl 1492… İber Yarımadası'ndaki son Müslüman emirlik, Granada'nın anahtarlarını Hıristiyan kral ve kraliçeye teslim eder. Böylelikle Avrupa'daki Arap krallığının son kalıntıları da ortadan kaldırılır. Granada'nın muzaffer yeni efendileri kitapları yakarken mesleği kâğıtçılık olan Ebû Cafer zengin kütüphanesini sessizce şehir dışına taşır. O ve ailesi, nesiller boyunca süren bir kimliksizleştirme politikasıyla karşı karşıya kalır. Müslüman kültür ve yaşamı zamanla yok edilir; bunu zorla Hıristiyanlaştırma, mallara el koyma ve nihayetinde sürgün takip eder.
Mısırlı usta yazar Radvâ Âşûr, yitik Endülüs'ü bir aile hikâyesi üzerinden anlatıyor. Tarihî kurgusunu, umut, inanç ve dirençleri sayesinde uzun süre hafızalardan çıkmayacak karakterlerle örüyor. Öyle ki bazı karakterler asimile olurken bazıları dağlardaki özgürlük savaşçılarına katılır ve bazıları da Kristof Kolomb'un “Yeni Dünya”sına kaçmayı başarır. Ancak bütün bunlar, her birinin engizisyonun alevleriyle yüzleşmeden kendi yolunu bulup bulamamasına bağlıdır.
Zamanın dalgaları yükselir, doğrudur. İnsanı dibe çeker, içine alır. Fakat sen o denize daldığında mercanların kızıl olduğunu, incilerin istiridyeler içinde parıl parıl parladığını görürsün. Denizden sadece yosun ve değersiz deniz kabukları çıkmaz ki. İşte Granada bütün ihtişamıyla orada duruyor, denizin dibinde, batık bir vaziyette.
Yıl 1492… İber Yarımadası'ndaki son Müslüman emirlik, Granada'nın anahtarlarını Hıristiyan kral ve kraliçeye teslim eder. Böylelikle Avrupa'daki Arap krallığının son kalıntıları da ortadan kaldırılır. Granada'nın muzaffer yeni efendileri kitapları yakarken mesleği kâğıtçılık olan Ebû Cafer zengin kütüphanesini sessizce şehir dışına taşır. O ve ailesi, nesiller boyunca süren bir kimliksizleştirme politikasıyla karşı karşıya kalır. Müslüman kültür ve yaşamı zamanla yok edilir; bunu zorla Hıristiyanlaştırma, mallara el koyma ve nihayetinde sürgün takip eder.
Mısırlı usta yazar Radvâ Âşûr, yitik Endülüs'ü bir aile hikâyesi üzerinden anlatıyor. Tarihî kurgusunu, umut, inanç ve dirençleri sayesinde uzun süre hafızalardan çıkmayacak karakterlerle örüyor. Öyle ki bazı karakterler asimile olurken bazıları dağlardaki özgürlük savaşçılarına katılır ve bazıları da Kristof Kolomb'un “Yeni Dünya”sına kaçmayı başarır. Ancak bütün bunlar, her birinin engizisyonun alevleriyle yüzleşmeden kendi yolunu bulup bulamamasına bağlıdır.
Zamanın dalgaları yükselir, doğrudur. İnsanı dibe çeker, içine alır. Fakat sen o denize daldığında mercanların kızıl olduğunu, incilerin istiridyeler içinde parıl parıl parladığını görürsün. Denizden sadece yosun ve değersiz deniz kabukları çıkmaz ki. İşte Granada bütün ihtişamıyla orada duruyor, denizin dibinde, batık bir vaziyette.
Yirminci yüzyılın en büyük edebî eserlerinden biri olarak gösterilen Granada Üçlemesi, Endülüs'teki Müslüman hâkimiyetinin sona ermesini anlatan çok kuşaklı bir destan…
Yıl 1492… İber Yarımadası'ndaki son Müslüman emirlik, Granada'nın anahtarlarını Hıristiyan kral ve kraliçeye teslim eder. Böylelikle Avrupa'daki Arap krallığının son kalıntıları da ortadan kaldırılır. Granada'nın muzaffer yeni efendileri kitapları yakarken mesleği kâğıtçılık olan Ebû Cafer zengin kütüphanesini sessizce şehir dışına taşır. O ve ailesi, nesiller boyunca süren bir kimliksizleştirme politikasıyla karşı karşıya kalır. Müslüman kültür ve yaşamı zamanla yok edilir; bunu zorla Hıristiyanlaştırma, mallara el koyma ve nihayetinde sürgün takip eder.
Mısırlı usta yazar Radvâ Âşûr, yitik Endülüs'ü bir aile hikâyesi üzerinden anlatıyor. Tarihî kurgusunu, umut, inanç ve dirençleri sayesinde uzun süre hafızalardan çıkmayacak karakterlerle örüyor. Öyle ki bazı karakterler asimile olurken bazıları dağlardaki özgürlük savaşçılarına katılır ve bazıları da Kristof Kolomb'un “Yeni Dünya”sına kaçmayı başarır. Ancak bütün bunlar, her birinin engizisyonun alevleriyle yüzleşmeden kendi yolunu bulup bulamamasına bağlıdır.
Zamanın dalgaları yükselir, doğrudur. İnsanı dibe çeker, içine alır. Fakat sen o denize daldığında mercanların kızıl olduğunu, incilerin istiridyeler içinde parıl parıl parladığını görürsün. Denizden sadece yosun ve değersiz deniz kabukları çıkmaz ki. İşte Granada bütün ihtişamıyla orada duruyor, denizin dibinde, batık bir vaziyette.
Yıl 1492… İber Yarımadası'ndaki son Müslüman emirlik, Granada'nın anahtarlarını Hıristiyan kral ve kraliçeye teslim eder. Böylelikle Avrupa'daki Arap krallığının son kalıntıları da ortadan kaldırılır. Granada'nın muzaffer yeni efendileri kitapları yakarken mesleği kâğıtçılık olan Ebû Cafer zengin kütüphanesini sessizce şehir dışına taşır. O ve ailesi, nesiller boyunca süren bir kimliksizleştirme politikasıyla karşı karşıya kalır. Müslüman kültür ve yaşamı zamanla yok edilir; bunu zorla Hıristiyanlaştırma, mallara el koyma ve nihayetinde sürgün takip eder.
Mısırlı usta yazar Radvâ Âşûr, yitik Endülüs'ü bir aile hikâyesi üzerinden anlatıyor. Tarihî kurgusunu, umut, inanç ve dirençleri sayesinde uzun süre hafızalardan çıkmayacak karakterlerle örüyor. Öyle ki bazı karakterler asimile olurken bazıları dağlardaki özgürlük savaşçılarına katılır ve bazıları da Kristof Kolomb'un “Yeni Dünya”sına kaçmayı başarır. Ancak bütün bunlar, her birinin engizisyonun alevleriyle yüzleşmeden kendi yolunu bulup bulamamasına bağlıdır.
Zamanın dalgaları yükselir, doğrudur. İnsanı dibe çeker, içine alır. Fakat sen o denize daldığında mercanların kızıl olduğunu, incilerin istiridyeler içinde parıl parıl parladığını görürsün. Denizden sadece yosun ve değersiz deniz kabukları çıkmaz ki. İşte Granada bütün ihtişamıyla orada duruyor, denizin dibinde, batık bir vaziyette.
Yorum yaz
Bu kitabı henüz kimse eleştirmemiş.