Gürültü çoğunlukla “yersiz ses” diye tabir edilir; ancak insanlık tarihine baktığımızda, kulak tıkamaya çalıştığımız bu “istenmeyen, rahatsız edici ve dikkat dağıtıcı” seslerin insanlığın öyküsü hakkında birçok ipucu barındırdığını görürüz.
Gürültü, sesin ve dinlemenin engin dünyasını oluşturan hemen her şeyden örnekler sunarak bu ipuçlarını izliyor: müzik, konuşmalar, yankılar, şarkılar, davul vuruşları, çan ve silah sesleri, kalabalıkların gürültüsü, insan bedeninin gurultuları, kahkaha, sessizlik, makineler...
David Hendy bu dünyanın insanların birbirleriyle ilişkilerini nasıl belirlediğini, toplumsal ayrımları nasıl tetiklediğini, savaşlarda ve isyanlarda nasıl bir rol oynadığını ele alıyor. Böylelikle sesin soyut olmaktan öte, gündelik hayatımızda ne kadar büyük bir yer kapladığını ve işitsel peyzajda ne kadar çok şey saklı olduğunu gösteren yepyeni bir bakış açısı sunuyor.
Gürültü çoğunlukla “yersiz ses” diye tabir edilir; ancak insanlık tarihine baktığımızda, kulak tıkamaya çalıştığımız bu “istenmeyen, rahatsız edici ve dikkat dağıtıcı” seslerin insanlığın öyküsü hakkında birçok ipucu barındırdığını görürüz.
Gürültü, sesin ve dinlemenin engin dünyasını oluşturan hemen her şeyden örnekler sunarak bu ipuçlarını izliyor: müzik, konuşmalar, yankılar, şarkılar, davul vuruşları, çan ve silah sesleri, kalabalıkların gürültüsü, insan bedeninin gurultuları, kahkaha, sessizlik, makineler...
David Hendy bu dünyanın insanların birbirleriyle ilişkilerini nasıl belirlediğini, toplumsal ayrımları nasıl tetiklediğini, savaşlarda ve isyanlarda nasıl bir rol oynadığını ele alıyor. Böylelikle sesin soyut olmaktan öte, gündelik hayatımızda ne kadar büyük bir yer kapladığını ve işitsel peyzajda ne kadar çok şey saklı olduğunu gösteren yepyeni bir bakış açısı sunuyor.