ABD'de köleliğin kaldırılmasından neredeyse yüz yıl sonra, siyahlara yönelik ırkçılığın, nefretin, şiddetin ve baskının hız kesmeden sürdüğü bir Güney eyaletinde, siyahi çiftçi Tucker Caliban, "anlam verilemeyen" eylemiyle beyazları dehşete düşürür: Tüm tarlasına tuz döker, ağaçlarını keser, hayvanlarını öldürür, evini ateşe verir ve hiçbir açıklama yapmadan ailesiyle birlikte eyaleti terk eder. Bu sessiz isyan, benzeri görülmemiş bir göçün, tüm siyahların Caliban'ın ardından eyaleti terk etmesine yol açan bir exodus'un fitilini ateşler. Artık hiçbir şey eskisi gibi olmayacaktır.
Eleştirmenler tarafından "Amerikan edebiyatının kayıp başyapıtı" olarak nitelendirilen Güz Dönümü'nde Kelley, siyahların hikâyesini, beyazların pek de hoşlanmayacağı bir şekilde, bizzat onların gözünden anlatır. Irkçılığın 60'lı yıllarda da en az şimdiki kadar yakıcı bir sorun olduğu ABD'de, bir siyah tarafından kaleme alınan bu eşsiz romanın görmezden gelinmesi belki de bu yüzden şaşırtıcı değildir.
Güz Dönümü hem ayrımcılığın dehşetli etkilerine, hem de yaşama ve direnişe dair keşfedilmeyi bekleyen bir klasik.