Hakan Yaman yeni romanı Güz Kokulu Günahlar'da, okuru 1870'lerin İzmir'ine, bir grup İtalyan kökenli levantenin çıktığı sıra dışı yolculuğa ve bir günlüğün sayfaları arasına götürüyor. Osmanlı ‹mparatorluğu'nun çöküş belirtilerinin çok uzağındaki bu insanların aşk, kıskançlık, ihanet ve intikam duygularıyla dolu serüvenleri, Ege dekorunda geçen bir İtalyan operası gibi etkileyici bir üslup ve muhteşem bir kurguyla anlatılıyor.
“Tanrım! Arkasından kim bilir neler söylemişlerdi bu rezaleti duyan düşmanları. Sen öyle kurumla dolaş bakalım dünyaları ben yarattım diye Alfredo Vitelli, demişlerdi içlerinden.
Karını, en yakın dostun...
Aman Tanrım bu olamaz.
Rüya bu, kâbus…
Evet, bir kâbus bu…
Bu düşünceler beni boğacak. Kaç kişi biliyor acaba bu rezaleti? Kaç kişi?”
Yedi kutsal kilise, üç günahkâr insan ve bir kararsız kurşun…
Hakan Yaman yeni romanı Güz Kokulu Günahlar'da, okuru 1870'lerin İzmir'ine, bir grup İtalyan kökenli levantenin çıktığı sıra dışı yolculuğa ve bir günlüğün sayfaları arasına götürüyor. Osmanlı ‹mparatorluğu'nun çöküş belirtilerinin çok uzağındaki bu insanların aşk, kıskançlık, ihanet ve intikam duygularıyla dolu serüvenleri, Ege dekorunda geçen bir İtalyan operası gibi etkileyici bir üslup ve muhteşem bir kurguyla anlatılıyor.
“Tanrım! Arkasından kim bilir neler söylemişlerdi bu rezaleti duyan düşmanları. Sen öyle kurumla dolaş bakalım dünyaları ben yarattım diye Alfredo Vitelli, demişlerdi içlerinden.
Karını, en yakın dostun...
Aman Tanrım bu olamaz.
Rüya bu, kâbus…
Evet, bir kâbus bu…
Bu düşünceler beni boğacak. Kaç kişi biliyor acaba bu rezaleti? Kaç kişi?”
Yedi kutsal kilise, üç günahkâr insan ve bir kararsız kurşun…