İnsan psikolojisinin ve şiddetinin çeşitli halleri ile yazmanın doğası ve yazarın rolü üzerine büyük yapıtlar veren Nobelli yazar J. M. Coetzee, Hakaret kitabındaki denemelerinde Lady Chatterley'in Âşığı'ndan Mandelstam'ın şiirlerine, Erasmus'tan Soljenitsin'e, Polonya'dan Güney Afrika'ya çarpıcı örneklerle ahlaki, sanatsal, felsefi, siyasi, idari amaçlarla yaratıcılara müdahale etmeye çalışanları, sansür uygulayıp susturmaya uğraşanları ele alarak hiç sevmediği bir olguyu irdeliyor: Sansürcünün peşinde dolaşarak, bu polisiye müdahale isteğinin yarattığı sonuçları gösteriyor.
Huzur kaçırıcı düşüncelerle ahlak açısından itici ifadeler (dince küfür sayılan şeyler) arasında nasıl pek çok fark varsa kuramsal olarak medyayı denetlemek için icat edilmiş sansürle sanatı denetlemek için icat edilmiş sansür arasında da bir o kadar fark vardır. Yine de uygulamada hem siyasetin hem de estetiğin sınırlarında devriye gezen polis aynı polistir. Siyasal temelli sansürle ahlak temelli sansürü birbirinden kesin şekilde ayırmayacağım, sansür, “sakıncalı”nın izini sürerken ben de sansürün peşine düşeceğim.