#smrgKİTABEVİ Halk ve Divan Şiiri Kardeşliği : Merzifon Cöngü - 2020
“Başta halk şairlerinin şiiri olmak üzere çeşitli folklorik bilgilerin kaydedildiği ve uzunlamasına açılan, sırtı dar, ensiz, deri kaplı deftere cönk denilir.Benzerliğinden ve şeklinden dolayı bu defterlere sığırdili yahut danadili de denilmiştir. Bazı kayıtlarda cönk yerine beyaz-ı büzürg ifadesi kullanılmıştır. Aydınlar da bu defterlere sefine-kâri demişlerdir.”
Cönkler üzerine yapılan yüzlerce çalışma, binlerce makale ve bildiriye rağmen Anadolu'nun her şehrinde, kasabasında, köyünde incelenmemiş bir cönkle karşılaşmak hâlâ mümkündür. Bunlar ve içerisinde yer alan bilgiler edebiyat hazinemizin kayıp parçaları gibi ulaşılmayı beklemektedir.
Prof. Dr. Mehmet Fatih Köksal bu durumun altını Ya Kebîkeç adlı çalışmasında önemle çizmektedir:
“Olgun bir Türk edebiyatı tarihi yazılabilmesinin, bu meyanda şair biyografilerinin layıkıyla tespitinin yolu, dilimizin -mümkün mertebe- bütün yadigarlarının ortaya konulmasından geçer. Edebî yadigarımızın neşri tamamlanmadan, edebiyat tarihimize dair söylenecek sözlerin eksik, konulacak teşhislerin yetersiz, varılacak sonuçların da isabetsiz olacağına şüphe yoktur… İstanbul'a gelemedikleri için tezkirelere girememiş şairler, şiir parçaları veya risaleleleri mecmuaların arasında öylece kalakalmış müellifler hatta divanı veya divançesi olduğu halde edebiyat literatürümüze kazandırılmamış pek çok şairimiz vardır… Edebiyat tarihimizce meçhul yeni eserler, yeni şairler, her türden yeni metinlerin gün yüzüne çıkarılmasında, elimizdeki en değerli malzemeler ise mecmu‘a-i eş‘ar adıyla andığımız şiir mecmuaları ve kısmen cönklerdir… Kayıp olduğunu sandığımız birçok eser, adını duymadığımız pek çok şair, meçhul veya divanı bilinmeyen şairlerin divanlarda yer almayan şiirleri hiç kuşku yok ki hâlâ bu mecmu‘aların küf kokulu sayfalarının arasında gizlidir.”
“Başta halk şairlerinin şiiri olmak üzere çeşitli folklorik bilgilerin kaydedildiği ve uzunlamasına açılan, sırtı dar, ensiz, deri kaplı deftere cönk denilir.Benzerliğinden ve şeklinden dolayı bu defterlere sığırdili yahut danadili de denilmiştir. Bazı kayıtlarda cönk yerine beyaz-ı büzürg ifadesi kullanılmıştır. Aydınlar da bu defterlere sefine-kâri demişlerdir.”
Cönkler üzerine yapılan yüzlerce çalışma, binlerce makale ve bildiriye rağmen Anadolu'nun her şehrinde, kasabasında, köyünde incelenmemiş bir cönkle karşılaşmak hâlâ mümkündür. Bunlar ve içerisinde yer alan bilgiler edebiyat hazinemizin kayıp parçaları gibi ulaşılmayı beklemektedir.
Prof. Dr. Mehmet Fatih Köksal bu durumun altını Ya Kebîkeç adlı çalışmasında önemle çizmektedir:
“Olgun bir Türk edebiyatı tarihi yazılabilmesinin, bu meyanda şair biyografilerinin layıkıyla tespitinin yolu, dilimizin -mümkün mertebe- bütün yadigarlarının ortaya konulmasından geçer. Edebî yadigarımızın neşri tamamlanmadan, edebiyat tarihimize dair söylenecek sözlerin eksik, konulacak teşhislerin yetersiz, varılacak sonuçların da isabetsiz olacağına şüphe yoktur… İstanbul'a gelemedikleri için tezkirelere girememiş şairler, şiir parçaları veya risaleleleri mecmuaların arasında öylece kalakalmış müellifler hatta divanı veya divançesi olduğu halde edebiyat literatürümüze kazandırılmamış pek çok şairimiz vardır… Edebiyat tarihimizce meçhul yeni eserler, yeni şairler, her türden yeni metinlerin gün yüzüne çıkarılmasında, elimizdeki en değerli malzemeler ise mecmu‘a-i eş‘ar adıyla andığımız şiir mecmuaları ve kısmen cönklerdir… Kayıp olduğunu sandığımız birçok eser, adını duymadığımız pek çok şair, meçhul veya divanı bilinmeyen şairlerin divanlarda yer almayan şiirleri hiç kuşku yok ki hâlâ bu mecmu‘aların küf kokulu sayfalarının arasında gizlidir.”