“Üç kadın; Kastamonu'dan Moni, Sinop'tan Fadime, Rize'den Hesna...
Bu üç kadının yazgısını birleştiren tek şey yaşadıkları yıllar. Bir de acıları; kan ve ölüm, yoksulluk ve açlık. Melodramdan trajediye uzanan bir yol. Karadeniz'in karası, kanın kırmızısı; gözyaşının sussuzluğu, vahşetin açlığı.
Yaşayanların anlattıklarından, görenlerin, işitenlerin katkılarından yola çıkılarak yazılan bu üç anlatının geride bırakmaya hazırladığımız yüzyılın Karadeniz'ii için birer belge olduğunu ve o yılları yaşayan her Karadenizlinin benzer bir öyküsü olduğunu düşünüyorum.
Kavgaların tükenmeyeceği bir dünyada, paylaştıkları yoksullukların, kimsesizliklerin dahi çok görüldüğü, aynı havayı soluyan aynı ekmeği yiyen aynı toprağın ayrı insanları. Bugün de dünya köylerinden yükselen kan kokusu onlara “geçmişin ve geleceğin” zamanın hep aynı yerde tepindiğini iletiyor.
“Üç kadın; Kastamonu'dan Moni, Sinop'tan Fadime, Rize'den Hesna...
Bu üç kadının yazgısını birleştiren tek şey yaşadıkları yıllar. Bir de acıları; kan ve ölüm, yoksulluk ve açlık. Melodramdan trajediye uzanan bir yol. Karadeniz'in karası, kanın kırmızısı; gözyaşının sussuzluğu, vahşetin açlığı.
Yaşayanların anlattıklarından, görenlerin, işitenlerin katkılarından yola çıkılarak yazılan bu üç anlatının geride bırakmaya hazırladığımız yüzyılın Karadeniz'ii için birer belge olduğunu ve o yılları yaşayan her Karadenizlinin benzer bir öyküsü olduğunu düşünüyorum.
Kavgaların tükenmeyeceği bir dünyada, paylaştıkları yoksullukların, kimsesizliklerin dahi çok görüldüğü, aynı havayı soluyan aynı ekmeği yiyen aynı toprağın ayrı insanları. Bugün de dünya köylerinden yükselen kan kokusu onlara “geçmişin ve geleceğin” zamanın hep aynı yerde tepindiğini iletiyor.