#smrgSAHAF Hayat Bir Macera: Çocukluk ve Gençlik Hatıraları - 2003
Basıldığı Matbaa:
Mas Matbaacılık
Dizi Adı:
Anı ve Yaşam Dizisi
ISBN-10:
9758704044
Boyut:
16x22
Sayfa Sayısı:
176 s.
Basım Yeri:
İstanbul
Baskı:
1
Basım Tarihi:
2003
Kapak Türü:
Karton Kapak
Kağıt Türü:
3. Hamur
Dili:
Türkçe
Kategori:
0,00
1199048616
434612
https://www.simurgkitabevi.com/hayat-bir-macera-cocukluk-ve-genclik-hatiralari-2003
Hayat Bir Macera: Çocukluk ve Gençlik Hatıraları - 2003 #smrgSAHAF
0.00
Samet Ağaoğlu (1909-1982), düşünür ve siyaset adamı Ahmet Ağaoğlu'nun oğluydu. 1946'da Demokrat Parti'ye katıldı. Manisa Milletvekili oldu. Demokrat Parti'nin 1960'ta iktidardan düşürülmesiyle ömür boyu hapse mahkum edildi. 1964'te tahliye oldu. Siyasetçi kimliğinin yanında belki de asıl edebiyatçı kimliğiyle tanınan Ağaoğlu'nun 1930-1992 arasında birçok eseri yayınlandı. Çocukluk ve gençlik anıları ise ilk kez yayınlanıyor. Bu anılar bizi Osmanlının son, genç cumhuriyetin ilk yıllarının siyasetçilerine, askerlerine, edebiyatçılarına, sıradan insanlarına, daha da önemlisi o yılların ruh haline götürüyor. Bazen babası sürgüne gönderilmiş bir çocuğun duygularıyla karşılaşırız: "Babam Malta'ya götürüldükten hemen sonra Fuat Beylere [Köprülü] gece yatısına giderdik. Bu misafirliğin annem için özel önemi vardı. Sabaha karşı kalkar, aptes alırdı. Sonra benimle kuleye çıkar, evimizde hazırladığı ve içinde Hazreti Ali'den çocuklarının babalarını bir an önce göndermesini dileyen bir mektup konulmuş küçük şişeyi tam şafak ağarırken denize atarak güneş doğuncaya kadar dua ederdi. Şişe gölgeli suların dalgacıkları arasında uzaklaşırken onun bir gemi, bir balıkçı tarafından görülmeden koca denizi nasıl aşacağını düşünür, hayalimde ucu bucağı bulunmayan okyanuslarda yuvarlanıp giden bir şişe canlandırırdım. Dalgadan dalgaya kayan bir şişe ve içinde bir mektup. Kim bilir, belki Malta kıyılarına varır, yine kim bilir belki babam o kıyılarda gezerken onu görerek alır. İçindeki mektubu annemin yazdığını bilebilir miydi acaba?" Bazen yakın tarihin daha önce duymadığımız bir ayrıntısına ulaşırız: "İttihat ve Terakki liderlerinden ve son nazırlarından meşhur Kara Kemal Ankara'ya gelmişti. Babamın eski ve yakın dostuydu. Belki bu sebeple Gazi, Kara Kemal'le ilk görüşmesini bir gece bizim evde ve yemekte yaptı. Gazi ve Kemal Bey'den başka Topçu İhsan, [Fuat] Köprülü, Kâzım Paşa (Özalp), Ruşen Eşref [Ünaydın] vardı…Yemek geç vakte kadar sürdü. Ertesi sabah babam anneme Kara Kemal'in, Gazi'nin yeni partide beraber çalışma teklifini şu sözlerle kabul etmediğini anlattı: 'Paşam, biz devremizi bitirdik. Osmanlı İmparatorluğu kollarımız arasında göçtü. Siz memleketi kurtardınız, yeni devleti kurdunuz. Bana ve benim gibi İttihat ve Terakki'nin eski liderlerine düşen vazife, muvaffakiyetinize dua etmekten ibaret!' Atatürk bu samimi sözlerden çok sevinmiş, büyük dostluk havası içinde ayrılmışlar. Bunun içindir ki babam Kemal Bey'in Atatürk'ü öldürmek istediğine hiçbir zaman inanmadı, hazin akıbetinden acı duydu."
Samet Ağaoğlu (1909-1982), düşünür ve siyaset adamı Ahmet Ağaoğlu'nun oğluydu. 1946'da Demokrat Parti'ye katıldı. Manisa Milletvekili oldu. Demokrat Parti'nin 1960'ta iktidardan düşürülmesiyle ömür boyu hapse mahkum edildi. 1964'te tahliye oldu. Siyasetçi kimliğinin yanında belki de asıl edebiyatçı kimliğiyle tanınan Ağaoğlu'nun 1930-1992 arasında birçok eseri yayınlandı. Çocukluk ve gençlik anıları ise ilk kez yayınlanıyor. Bu anılar bizi Osmanlının son, genç cumhuriyetin ilk yıllarının siyasetçilerine, askerlerine, edebiyatçılarına, sıradan insanlarına, daha da önemlisi o yılların ruh haline götürüyor. Bazen babası sürgüne gönderilmiş bir çocuğun duygularıyla karşılaşırız: "Babam Malta'ya götürüldükten hemen sonra Fuat Beylere [Köprülü] gece yatısına giderdik. Bu misafirliğin annem için özel önemi vardı. Sabaha karşı kalkar, aptes alırdı. Sonra benimle kuleye çıkar, evimizde hazırladığı ve içinde Hazreti Ali'den çocuklarının babalarını bir an önce göndermesini dileyen bir mektup konulmuş küçük şişeyi tam şafak ağarırken denize atarak güneş doğuncaya kadar dua ederdi. Şişe gölgeli suların dalgacıkları arasında uzaklaşırken onun bir gemi, bir balıkçı tarafından görülmeden koca denizi nasıl aşacağını düşünür, hayalimde ucu bucağı bulunmayan okyanuslarda yuvarlanıp giden bir şişe canlandırırdım. Dalgadan dalgaya kayan bir şişe ve içinde bir mektup. Kim bilir, belki Malta kıyılarına varır, yine kim bilir belki babam o kıyılarda gezerken onu görerek alır. İçindeki mektubu annemin yazdığını bilebilir miydi acaba?" Bazen yakın tarihin daha önce duymadığımız bir ayrıntısına ulaşırız: "İttihat ve Terakki liderlerinden ve son nazırlarından meşhur Kara Kemal Ankara'ya gelmişti. Babamın eski ve yakın dostuydu. Belki bu sebeple Gazi, Kara Kemal'le ilk görüşmesini bir gece bizim evde ve yemekte yaptı. Gazi ve Kemal Bey'den başka Topçu İhsan, [Fuat] Köprülü, Kâzım Paşa (Özalp), Ruşen Eşref [Ünaydın] vardı…Yemek geç vakte kadar sürdü. Ertesi sabah babam anneme Kara Kemal'in, Gazi'nin yeni partide beraber çalışma teklifini şu sözlerle kabul etmediğini anlattı: 'Paşam, biz devremizi bitirdik. Osmanlı İmparatorluğu kollarımız arasında göçtü. Siz memleketi kurtardınız, yeni devleti kurdunuz. Bana ve benim gibi İttihat ve Terakki'nin eski liderlerine düşen vazife, muvaffakiyetinize dua etmekten ibaret!' Atatürk bu samimi sözlerden çok sevinmiş, büyük dostluk havası içinde ayrılmışlar. Bunun içindir ki babam Kemal Bey'in Atatürk'ü öldürmek istediğine hiçbir zaman inanmadı, hazin akıbetinden acı duydu."
Yorum yaz
Bu kitabı henüz kimse eleştirmemiş.