"Bir düşte, kendimizi sudaki balık gibi hissediyoruz. Zaman zaman su yüzüne çıkıyoruz, dünyanın kıyısına bir göz atıyoruz, sonra hızla ve büyük bir istekle yeniden dalıyoruz, çünkü kendimizi yalnızca derinliklerde iyi hissedebiliyoruz. Bu kısa su yüzüne çıkışlarda bizden daha yavaş, bizden daha farklı biçimde soluyan, bütün ağırlığıyla yere yapışmış, bizim kendi bedenimizdeymiş gibi yaşadığımız hazdan yoksun, tuhaf bir yaratık fark ediyoruz. Çünkü burada, haz ve beden birbirinden ayrılamaz, bir bütün oluştururlar. Bu yaratık, dışarıda, biz oluyoruz aynı zamanda, ama bir milyon yılda ve bu yılların dışında bizimle onun arasında, bedeni ve hazzı birbirinden ayırmış olduğu için başına gelmiş olan, o müthiş mutsuzluk var..."
"Bir düşte, kendimizi sudaki balık gibi hissediyoruz. Zaman zaman su yüzüne çıkıyoruz, dünyanın kıyısına bir göz atıyoruz, sonra hızla ve büyük bir istekle yeniden dalıyoruz, çünkü kendimizi yalnızca derinliklerde iyi hissedebiliyoruz. Bu kısa su yüzüne çıkışlarda bizden daha yavaş, bizden daha farklı biçimde soluyan, bütün ağırlığıyla yere yapışmış, bizim kendi bedenimizdeymiş gibi yaşadığımız hazdan yoksun, tuhaf bir yaratık fark ediyoruz. Çünkü burada, haz ve beden birbirinden ayrılamaz, bir bütün oluştururlar. Bu yaratık, dışarıda, biz oluyoruz aynı zamanda, ama bir milyon yılda ve bu yılların dışında bizimle onun arasında, bedeni ve hazzı birbirinden ayırmış olduğu için başına gelmiş olan, o müthiş mutsuzluk var..."