Hazret-i Süreyyâ her ne kadar bir Kâdirî şeyhi olsa da, inanan ve inanmayan herkesin kendi gönlünde bir yeri olduğunu, herkesin hâmîsî ve şeyhi olduğunu, insan kalbinin mâneviyatta ne kadar kıymetli olduğunu beyân ederek, Hazret-i Pîr Abdülkadir Geylânî'den bugüne dek, Kâdirîlik'te benzeri görülmemiş bir zât ile bizleri karşı karşıya bırakmaktadır. Bu zâtın nutukları ise, dinin, velînin, âşığın veya mâşuğun sözleri olmayıp, dinin geldiği Akl-ı Küll'ün, Velâyet Nûru'nun ve Aşk'ın sözleri olarak arz-ı endâm etmektedir.
Hazret-i Süreyyâ her ne kadar bir Kâdirî şeyhi olsa da, inanan ve inanmayan herkesin kendi gönlünde bir yeri olduğunu, herkesin hâmîsî ve şeyhi olduğunu, insan kalbinin mâneviyatta ne kadar kıymetli olduğunu beyân ederek, Hazret-i Pîr Abdülkadir Geylânî'den bugüne dek, Kâdirîlik'te benzeri görülmemiş bir zât ile bizleri karşı karşıya bırakmaktadır. Bu zâtın nutukları ise, dinin, velînin, âşığın veya mâşuğun sözleri olmayıp, dinin geldiği Akl-ı Küll'ün, Velâyet Nûru'nun ve Aşk'ın sözleri olarak arz-ı endâm etmektedir.