Bir iddianameye girebilecek nitelikteki olayların ve suçların ayrıntılarıyla gözler önüne serildiği bu kitabın yazarı Christopher Hitchens, Kissinger'ın böyle reflekslerinin hiç de basit bir tahrikten ibaret olmadığını, bu adamın kendi dışişleri bakanlığında hizmet ettiği patronuyla birlikte gerçekleştirdiği eylemlerin bilinçaltındaki gerekçesini şu saptamasıyla açıklıyor: ‘Kissinger ile Nixon'ın tek bir şeye inandıkları söylenecek olursa, bunun da ABD'nin asla ‘acınacak, zavallı bir dev' olmaması ve asla öyle görünmemesi gerektiğine duyulan inanç olduğu iddia edilebilir.'
Nitekim, kaçırılan iki Boeing uçağı, yolcularıyla birlikte on beş dakika arayla New York'un simgesi İkiz Kuleler'e bindirince, ABD Başkanı Bush'un hemen ‘Bu bir savaştır,' demesi ve iki gün sonra da ağzından ‘crusade' (haçlı seferi) sözcüğünü kaçırmasının yanında, dikkatleri çeken biri daha vardı: Kissinger.
Her ne kadar yerli medyamız bu adamın sıcağı sıcağına verdiği nasihatlerin içinden yalnızca ‘Türk modeli'ni öne çıkarmayı tercih ettiyse de, bu deneyimlinin deneyimlisi ‘mekik diplomatı' bir şey daha söylüyordu: ‘Kanıt beklemeden vurun!' Amaç dünya hakimiyeti olduktan ve bu işlerin kurdu Kissinger da cevaz verdikten sonra, CIA'nin beslemesi Usame bin Ladin'e ve Taliban'a karşı bir de kanıt mı arayacaklardı?...
İşte bu kitap da, Kissinger'ın kanıt aramadan vurma alışkanlığının daha önceki yıllarda hangi acılara yol açtığını, kanıtlarıyla birlikte gözler önüne seriyor... (Arka Kapak)
Bir iddianameye girebilecek nitelikteki olayların ve suçların ayrıntılarıyla gözler önüne serildiği bu kitabın yazarı Christopher Hitchens, Kissinger'ın böyle reflekslerinin hiç de basit bir tahrikten ibaret olmadığını, bu adamın kendi dışişleri bakanlığında hizmet ettiği patronuyla birlikte gerçekleştirdiği eylemlerin bilinçaltındaki gerekçesini şu saptamasıyla açıklıyor: ‘Kissinger ile Nixon'ın tek bir şeye inandıkları söylenecek olursa, bunun da ABD'nin asla ‘acınacak, zavallı bir dev' olmaması ve asla öyle görünmemesi gerektiğine duyulan inanç olduğu iddia edilebilir.'
Nitekim, kaçırılan iki Boeing uçağı, yolcularıyla birlikte on beş dakika arayla New York'un simgesi İkiz Kuleler'e bindirince, ABD Başkanı Bush'un hemen ‘Bu bir savaştır,' demesi ve iki gün sonra da ağzından ‘crusade' (haçlı seferi) sözcüğünü kaçırmasının yanında, dikkatleri çeken biri daha vardı: Kissinger.
Her ne kadar yerli medyamız bu adamın sıcağı sıcağına verdiği nasihatlerin içinden yalnızca ‘Türk modeli'ni öne çıkarmayı tercih ettiyse de, bu deneyimlinin deneyimlisi ‘mekik diplomatı' bir şey daha söylüyordu: ‘Kanıt beklemeden vurun!' Amaç dünya hakimiyeti olduktan ve bu işlerin kurdu Kissinger da cevaz verdikten sonra, CIA'nin beslemesi Usame bin Ladin'e ve Taliban'a karşı bir de kanıt mı arayacaklardı?...
İşte bu kitap da, Kissinger'ın kanıt aramadan vurma alışkanlığının daha önceki yıllarda hangi acılara yol açtığını, kanıtlarıyla birlikte gözler önüne seriyor... (Arka Kapak)