"-Bütün mesele, istemiyerek yaptığım bir beceriksizlik, Fransızların dediği gibi bir "gaf" yüzünden oldu. Sonra, bu gafı tamir edeyim, dedim. Fakat, saatin, yerinden oynıyan bir çarkını yerleştirirken acele edince, ekseriya, bütün mekanizma bozulur. Bugün bile, aradan seneler geçtiği halde, beceriksizliğimin nerede bitip, hatanın nerede başladığını birtürlü kestiremiyorum. Belki de bunu ebediyen tayin edemiyeceğim.
O tarihte yirmi beş yaşındaydım ve bir Ühlan alayında
mülâzimdim. Askerlik mesleğine karşı hususî bir meylim, yahut hakikî bir istidadım olduğunu iddia edemem. Şu var ki, eski Avusturyada, bir devlet memurunun evinde, fakir bir sofranın etrafını almış, aç karınlı iki kız, dört de erkek çocuk bulunursa, bu çocukların istidadını sormağa takat kalmaz. Ailenin ihtiyaçarma feda edilirler. Nahiye mektebinde, okuya okuya gözleri
zaten harap olan erkek kardeşim Ulrich papaz mektebine verildi. Beni de, vücudumun gürbüzlüğü sayesinde, askerî mektebe yazdırdılar. Oradan itibaren, hayat yumağı, hiç zahmetsiz ken-liğinden çözülür. Devlet, her ihtiyacınızı görür. Birkaç sene zarfında, siz hiçbir masrafa girmeden, saz benizli bir delikanlıyı, önceden tesbit edilmiş bir kalıba göre, bıyıkları terlemeğe başlamış bir mülâzim olarak yetiştirir; hizmete amade bir halde, orduya teslim eder. İmparatorun yıldönümüne tesadüf eden günün birinde -henüz on sekiz yaşında yoktum- imtihandan geçtim ve az sonra, yakama bir yıldız diktiler. İlk merhaleyi aşmıştım ve artık, bütün terfi devresi, mihaniki bir şekilde, zarurî vakfelerile geçecek, tekaüt maaşına ve kötürümlüğe kadar sürüp gidecekti. (Kitaptan)
"-Bütün mesele, istemiyerek yaptığım bir beceriksizlik, Fransızların dediği gibi bir "gaf" yüzünden oldu. Sonra, bu gafı tamir edeyim, dedim. Fakat, saatin, yerinden oynıyan bir çarkını yerleştirirken acele edince, ekseriya, bütün mekanizma bozulur. Bugün bile, aradan seneler geçtiği halde, beceriksizliğimin nerede bitip, hatanın nerede başladığını birtürlü kestiremiyorum. Belki de bunu ebediyen tayin edemiyeceğim.
O tarihte yirmi beş yaşındaydım ve bir Ühlan alayında
mülâzimdim. Askerlik mesleğine karşı hususî bir meylim, yahut hakikî bir istidadım olduğunu iddia edemem. Şu var ki, eski Avusturyada, bir devlet memurunun evinde, fakir bir sofranın etrafını almış, aç karınlı iki kız, dört de erkek çocuk bulunursa, bu çocukların istidadını sormağa takat kalmaz. Ailenin ihtiyaçarma feda edilirler. Nahiye mektebinde, okuya okuya gözleri
zaten harap olan erkek kardeşim Ulrich papaz mektebine verildi. Beni de, vücudumun gürbüzlüğü sayesinde, askerî mektebe yazdırdılar. Oradan itibaren, hayat yumağı, hiç zahmetsiz ken-liğinden çözülür. Devlet, her ihtiyacınızı görür. Birkaç sene zarfında, siz hiçbir masrafa girmeden, saz benizli bir delikanlıyı, önceden tesbit edilmiş bir kalıba göre, bıyıkları terlemeğe başlamış bir mülâzim olarak yetiştirir; hizmete amade bir halde, orduya teslim eder. İmparatorun yıldönümüne tesadüf eden günün birinde -henüz on sekiz yaşında yoktum- imtihandan geçtim ve az sonra, yakama bir yıldız diktiler. İlk merhaleyi aşmıştım ve artık, bütün terfi devresi, mihaniki bir şekilde, zarurî vakfelerile geçecek, tekaüt maaşına ve kötürümlüğe kadar sürüp gidecekti. (Kitaptan)